Bugun...


Mehmet Ali ABAKAY

facebook-paylas
Ashab-ı Kehf’in Hikâyesi ve Diyarbakır(*) -2-
Tarih: 30-05-2023 00:01:00 Güncelleme: 30-05-2023 00:01:00


Diyarbakır’da Dacitus’un Sarayı olarak belirlediğimiz Ulu Camii’in o dönemdeki bilinmeyen sebepten dolayı yıkılması ve Saray ile birlikte Mesudiye Medresesi’nin bulunduğu alanda bir kilisenin yapılması (Mar Thoma Kilisesi).

 Bizim şahsî araştırmalarımızda elde ettiğimiz bulgulardan biri Ulu Camii’n “Mar-Thoma Kilisesi” olmadığıdır.

Mar Thoma Kilisesi, bu gün Mesudiye Medresesi’nin olduğu yapıdır ki yapı biçimi sonradan medreseye tahvil edilmiştir. Yapı incelendiği zaman kilisenin biçimi olduğu gibi görülür.

Ulu Camii de yıkılmadan önce şehrin hükümdarlık merkezidir. Dakyanos’un sarayı olan yapı, Dakyanos’un saltanatı sonrası yıkılmış, tekrar inşâ edilmiştir. 200 Taş sütun üzerine kubbeli yapılan yapı, 1000’li yıllara kadar gelmiştir. Bu yapının tadilatına Romalılar izin vermemiş ise de yıkıldıktan sonra kalan taşlardan günümüzdeki yapı topluluğu Melikşah döneminde yaptırılmıştır. Nasır-ı Husrev’in Sefernâmesi’nde anlattıkları, ne yazık ki çoğu yazarlar tarafından bilinmediği için kilise ile saray arasındaki fark ayırt edilmemiş, Ulu Camii için “katedral” denilmiştir.

Antik Dakyanos Kenti ile Ashab-ı Kehf arasındaki uzaklığın zindandan kaçış ve mağaraya varış arasındaki süreye uygun oluşu: Dakyanos Antik şehri, Lice’ye varılmadan Bingöl’e giden karayolunun sol tarafındadır.

Yaptığımız araştırmada yapı taşlarının 1950 sonrası değişik alanlarda kullanıldığı saptanmıştır. Halen kalıntıların görüldüğü kent hakkında bir arkeolojik kazı yapılmamıştır. Kısmen toprak altında bulunan kimi yapıların birinci katları sağlamdır. Kentte sarnıçlar, yapılar arasındaki geçişler, sokaklar görülmekte olup, bu alanın korunması gerekmektedir. Oldukça stratejik konumda olan kentin, Dakyanos tarafından inşâ edildiği bilinmektedir.

Konuya ilişkin ilk araştırmalarda bulunan Araştırmacı Şevket Beysanoğlu’nun “Diyarbakır Tarihi” adlı eserinde o döneme ait yapı fotoğraflarına bakılabilir.  Kanaatimiz odur ki Dakyanos, kendisine karşı çıkan o dönemin elit tabakasına ait olan varlıklı ailelerin çocuklarını yazlık olarak kullandığı Lice’deki şehirde mahpus tutmaktadır. Gençler, bu şehirden kaçarken yabancıdırlar, etraflarına. Önce büyük bir su kaynağı olan Serde’ye geçmişlerdir. Daha sonra mağaraya sığınmışlardır. Serde’de zaman içinde kuruyan şelalenin varlığı bilinmektedir. Yaya olarak kaçmaları ve mağaraya varmaları arasında geçen zaman için Kehf Sûresi’ndeki ayet meallerine bakınız.

Bulundukları yerin tespiti ve mağarada aranmalarına rağmen bulunmayışları sebebiyle örülen duvar, zaman içinde yenilenerek günümüze ulaşmamış olsa bile Ashab-ı Kehf’in görünüp ortadan kaybolmaları ile yapılan Deyr-i Rakîym, günümüze kadar gelmiştir. Bulunduğu mahal “Der-kâm” olarak  bilinmekte, bu isim köye “ad” olarak koyulmuştur. Sonradan köy adı, “Duruköy” olarak değiştirilmiştir.

Güneşin doğuşu ve batışı esnasında mağaraya ışığın vuruşu: Kur’an-ı Kerim’de geçen bu olay hakkında âyet meâllerini veriyoruz. Bu ayet meâlleri sonrası ne diyebiliriz?

 Anlatılanlar ve Lice’de gördüğümüz birbirine o denli yakın ki kelimelerle anlatmak, na-mümkün!..

Kehf Sûresi Ayet Meâlleri:

9:Yoksa ey Muhammed! Mağara ve Kitâbe ehlini şaşılacak âyetlerimizden mi zannettin?

10:Birkaç genç mağaraya sığınmış:”Rabbimiz!. Katından bize rahmet ver ve işimizde doğruyu göster, bizi başarılı kıl” demişlerdi.

 11-12:Mağaranın içinde onları yıllarca uyuttuk; sonra, iki taraftan hangisinin bekledikleri sonucu iyi hesaplamış olduğunu belirtmek için onları uyandırdık.

 13-14-15:Ey Muhammed! Onların olayını sana Biz gerçek olarak anlatıyoruz: Onlar Rablerine inanmış birkaç gençti. Onların hidâyetlerini artırmış ve kalplerini pekiştirmiştik. Durup şöyle demişlerdi:”Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbi’dir. O’nu bırakıp başka bir tanrıya yalvarmayız. Yoksa and olsun ki, bâtıl söz söylemiş oluruz. Şu bizim milletimiz, Allah’ı bırakıp O’ndan başka tanrılar edindiler. Onların gerçek olduğuna apaçık delil getirmeleri gerekmez mi? Allah’a karşı yalan uydurandan daha zâlim kimdir?”

16:Onlara:”Siz onlardan ve Allah’tan başka taptıklarınızdan ayrıldınız, bunun için Mağaraya girin ki, Rabbiniz size rahmetini yaysın ve size işinizde kolaylık göstersin” denildi.

                                   

17:Baksaydın, güneşin mağaralarının sağ tarafından doğup meylettiğini, sol tarafından onlara dokunmadan battığını, onların da Mağaranın genişçe bir yerinde bulunduğunu görürdün. Bu, Allah’ın mucizelerindendir. Allah’ın doğru yola eriştirdiği kimse hak yoldadır. Kimi de saptırırsa artık onu,  doğru yolu götürecek  bir rehber bulamazsın.

18: Mağara ehli uykuda iken sen onları uyanık sanırdın. Biz onları sağa ve sola döndürürdük. Köpekleri dirseklerini eşiğe uzatmıştı. Onları görsen, için korkuyla dolar, geri dönüp kaçardın.

19: “Birbirlerine sorsunlar” diye onları uyandırdık, içlerinden biri:” Ne kadar kaldınız ?”dedi. “Bir gün veyâ daha az bir müddet kaldık.” dediler.” Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir. “Paranızla birinizi şehre gönderin, en iyi yiyeceklere baksın ve size getirsin. Orada nâzik davransın, sakın sizi kimseye duyurmasın” dediler.

 20:”Zirâ onların sizden haberi olacak olursa, ya taşlayarak öldürürler veyâ dinlerine döndürürler ve bu takdirde asla kurtulamazsınız.

21: Böylece Allah’ın sözünün gerçek olduğunu ve kıyâmetin kopmasından şüphe edilemeyeceğini bilmeleri için, insanların onları bulmalarını sağladık. Nitekim Halk, bunların hakkında çekişip duruyor:”Onların mağaralarının çevresine bir binâ kurun” diyorlardı. Oysa Rableri onları çok iyi bilir. Tartışmayı kazananlar:”Onların mağaralarının çevresinde mutlaka bir mescid kuracağız.” dediler.

22:Karanlığa taş atar gibi, “Mağara ehli üçtür, dördüncüleri köpekleridir.” derler, yâhut, “Beştir, altıncıları köpekleridir.” derler, yâhut:” Yedidir, sekizincileri köpekleridir” derler. De ki:” Onların sayısını en iyi bilen Rabbim’dir. Onları pek az kimseden başkası bilmez. “ Bunun için ey Muhammed! Onlar hakkında, bu  kısaca anlatılanların dışında, kimseyle tartışma ve onlar hakkında kimseden bir şey sorma.

 23-24:Herhangi bir şey için, Allah’ın dilemesi dışında:”Ben yarın onu yapacağım.” deme. Unuttuğun zaman Rabbini an ve şöyle de:”Umulur ki, Rabbim beni doğruya, daha yakın olana eriştirir.”

25: Onlar mağaralarında üçyüzdokuz yıl kaldılar derler.

26: De ki:” Onların ne kadar kaldıklarını en iyisi Allah bilir. Göklerin ve yerin gaybı O’na âittir. O ne mükemmel görendir! O, ne mükemmel işitendir! İnsanların O’ndan başka dostu yoktur. O, hiç kimseyi hükümranlığına ortak kılmaz”

27: Ey Muhammed! Rabbinin Kitâbı’ndan sana vahyolunanı oku; O’nun sözlerini değiştirecek yoktur. O’ndan başka bir sığınılacak da bulamazsın.”(*)



Bu yazı 2860 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI