İnsanoğlunun yeryüzü serüveninin temel süreci iktidar olma savaşımıdır. Bu savaşın merkezinde “güç” vardır. Allah insanı en mükemmel şekilde yaratmıştır.
Bunu kendine kullukla anlamlandırmıştır.
Kulluk bilincinden sapma insanı farklı bir kulvara sokmuştur.
Allah’a ait yetki ve kuralları kendinde görme eğilimi insanda hükmetme güdülerini öne çıkarmıştır. İnsan Kendine itaat etmeyen her kesi tahakkümü altına almada baskıcı bir tavır geliştirir. Bir yanda Allah’a kul olan insan bir yanda kendini Allah’a ait yetkileri ihlal eden ve hükmetmek isteyen insan.
Bu insan özünden uzaklaşmış dini inançlarla beşeri düşünce ve ideolojilerle kısacası aklını öne çıkararak hareket eden bir karşıt duruş içinde olması sorunların başlama noktasıdır. İlk kavga ademin oğlu Habil ile Kabil’in kavgasıdır. Bugün ise zalim ile mazlumun savaşı olarak devam etmektedir. Zulümü işgalci batı anlayışı temsil etmektedir. Mazlumu ise bunlara boyun eğmeyen taraflar temsil etmektedir. Bugün zalimin güçüne teslim olan anlayışlar zalimlerin çanaklarını yalayan zavallılardır. Bugün islam coğrafyasının kan gölüne dönmesinin temel sebebi bu zülüm anlayışıdır. Evangelist anlayışın kuşatması altında olan işgalci batı bu anlayışa hizmeti esas alan bir pratik içinde hareket etmektedir. Bu anlayış “tanrıyı kıyamete zorlamak” için yeryüzünü cehenneme çevirme anlayışındadır.
Yeryüzü kaynaklarını zenginliklerini kendilerine ait bir hak olarak görmektedirler. Bunun için diğer halklara ölümü fakirliği ve kendilerine sadakati layık görmektedirler.
Bunu gören ve kabul etmeyen kesim ile bu kavga derinleşmektedir.
Bu anlayışın iktidarı ve başarısı yeryüzünü yaşanmaz bir sürece sokmaktadır. Toplumları ahlaki değerler ayakta tutar. Ahlaki değerlerin toplumda yer etmesi o toplumda yaşanabilirlik sürecini artırır. Saadet ve esenlik ile yaşam zeminini oluşturur. İşgalci batı önce işgal edeceği coğrafyada ahlaki değerleri erozyona uğratacak çalışmalar başlatır.
Gerisi kendiliğinden gelir. Bugün işgalci batı islam coğrafyasını elde etmek için bu coğrafyayı kan gölüne çevirmektedir. Hedef ne diye sorguladığımız da birincisi yer altı kaynakları elde etme ikincisi siyonist İsrail’in ulaşmak istediği hedeflere kavuşmasını sağlamak. Gerisi onlar için önem arz etmeyen sonuçlar. Yani sonuç olarak iktidar hırsı ile hedefe gitmek için her yol meşru anlayışının sonucunu yaşamaktayız. Bu yönde planlar oyunlar tuzaklar kurmaktadırlar halbuki bizleri yaratan Allah’ın insanlara taktir ve kuralları vardır. Zulümlü asla kabul etmeyen bir yaradanımız vardır. İşgalci batı ne çaba içinde olursa olsun mutlak galip gelecek olan Allah’tır. Bu bilinç ve kabule bizlerin (müslümanların) bir an önce özüne dönmesi ve Allah’a kul olma çabası içinde olması temennisi ile hareket etmeliyiz.