İslam'ın müslümanın kanayan yarası Kudüs en derinden yüreklerimizi baş köşesinde. Osmanlının yıkılmasının sebeplerinden biride Kudüs'tür. Siyonist akıl ne yaptıysa sultan Abdulhamit"ten Filistin bölgesinden toprak talepleri karşılık bulamayınca Osmanlının da sonun başlangıcı başlamış oldu. Osmanlı yıkıldıktan sonra Siyonistlerin ilk işi Filistin topraklarına yerleşmek oldu. Bir dönem sonra İsrail devletini kurarak İslam coğrafyasına bir hançer gibi saplandı. Yayılmacı politikalarla işgal boy gösterdi. Milyonlarca müslümanı katlederek Kudüs'e el uzatmaya kadar gitti. Etrafta onlarca Arap devleti olmasına rağmen siyonist İsrail'e bir tepki olmadı. İşgale karşı sessiz kaldılar. Türkiye 1949 yılında  işgalci İsrail'i ilk tanıyan ülkeler başında yer aldı. Bir karış toprağı vermeyi  red eden Osmanlı imparatorluğu, yıkıldıktan sonra yerine kurulan devlet,  İsrail'i tanımak durumuna geldi. Bunca halkı Müslüman devletlerin hiç biri işgalci İsrail'e karşı bir mukavemet gösteremediği gibi Filistin direniş hareketine de destek vermediler. 1979 İslam devriminden sonra Ayetullah Hümeyni Filistin davasına sahip çıkıp  Filistin direniş hareketinin destekçisi olarak Kudüs müslümanların davasıdır diyerek Filistin direnişine destek verdi. Bunu tüm müslümanların davası olduğunu vurgulayan iman Hümeyni her Ramazan'ın son cuma'sını Kudüs  günü olarak ilan eden rehberiyet makamı o günden bu güne bu günden işgalden kurtulan kadar bu davayı sürdürmeyi  ilan etmiştir.  Her Ramazan'ın son cuma günü Kudüs günü olarak yeryüzü müslümanların dikkatine ilan edilmiştir. Bu direnişin, Filistin halkının ve dünya Müslümanlarının yeniden bir direniş ruhuyla hareket ederek tek ses olmalarının meşalesinin yandığı gündür. O günden bu güne direniş cephesi güç kazanarak işgalci İsrail'in korkulu rüyası haline gelmiştir. Siyonist İsrail'in sahte Müslümanlarının tüm engellemelerine rağmen direniş cephesi mazlumların umudu olma hedefine doğru ilerlemektedir. Kudüs şereftir

Kudüs namustur

Kudüs kıbledir

Kudüs emanettir

Kudüs imtihandır

Kudüs yaramızdır

Kudüs Müslümanım diyenin ayrıştığı cephedir.

Müslüman'lar ya direniş cephesinde Muhammed'i bir anlayış ile mücadele edecektir yada emevi İslam'ının sunduğu dünyalıklar'la haşır neşir olmayı tercih edeceklerdir. Bugün bu ayırımın  netleştiği bir dönemdeyiz. Ya direniş cephesi yada siyonizm'e hizmet edenlerin cephesinde taraf olarak netleşilecektir. Sözde sloganlarla deşarj olunacak tavırlarla hareket etmenin artık bir anlam ifade etmediği anlaşılmıştır. Tüm engellemelere rağmen direniş cephesi gönülleri fethetmekte ve ilerleyişi engellenememektedir. Müslümanların direniş cephesi ile ilgili kanaatleri siyonistlerin elinde bulunan haber kanalları ile şekillendiği için bilgiler yanlış yorumlanarak servis edilmektedir. Edinilen bu bilgiler ile hareket eden müslümanlar direniş cephesini  anlamadan yoksun kalarak tepkili hareket etmektedirler. Halbuki  İslam

Bilgi edinme de "size bir fasık haber getirdiğinde onu tetkik edin" emri olmasına rağmen siyonist akıl müslümanları algı operasyonu ile direniş cephesine karşı bir duruş sergilemeyi beçermiş durumda. Direniş cephesi kardeş olmayı isterken ve olması gereken de bu iken bir çok müslüman cemaat yada yapı siyonist İsrail'den çok direniş cephesine karşı bir tavır geliştirmektedir. Rehberiyet öncülüğünde bu kutlu ayın son cuma sında idrak edilecek Kudüs günü müslümanların "kulluk" bilinçi ve ortak paydasında birleşmeyi müslümanlara nasip etsin. Bu kardeşlik duygusu ile siyonist İsrail'in nefes alması dahi mümkün olmayacaktır. Bu kardeşlik direniş cephesini güçlendirerek Muhammed'i uyanışa kapı açacaktır. Bu vesile ile Kudüs günümüz kutlu olsun....