‌Bir toplumu toplum yapan değerleridir. Toplum sahip olduğu değerlerle medeniyet yürüyüşünü yapar. Bizim toplumumuzun değer temelini de inanç anlayışımız oluşturur. Doğu toplumları sürekli medeniyet üreten ve insanlığı etkileyen bir potansiyele sahiptir. Son iki yüzyıldır çok planlı ve organizeli olarak batı bu değerlerimizden uzaklaşmamız  için müdahil bir durumda hareket etmektedir. Bunun temel sebebi yeryüzünü yönetme ve kaynaklarını sömürme anlayışından kaynaklanıyor. Şuan Ortadoğu (İslam coğrafyası) kan gölüne dönmüş bir durumda. Her ülkede iç savaş yada bir başka ülke ile savaş halinde bir pratik ile karşı karşıyayız. Batı devletleri kurdukları yada destekledikleri örgütler üzerinden oluşturdukları savaş iklimi ümmetin tüm enerjisini bu alana harcayarak değerlerini tüketme eğilimine girmiştir.

Buna bağlı olarak cehalet ve fakirlik geri kalmışlığın en temel sebebi olarak bize dayatılmıştır. Bölgemizde bir çok örgüt bu değirmene su taşıyan ahmak dost kimliğindedir. Aklı selim düşünüldüğünde işgalci Batı'nın halklarımıza etkisi ve bakışı bizlere doğruyu gösterecektir. Kim ve ne adına mücadele edildiğini bundan daha önemlisinin Batı'nın neden bu kadar hevesli yardım ve destek anlayışında olduğudur. Batı şu yüzyılda elindeki imkan ve teknoloji ile gençliği ifsat etme yönünde çok ciddi verilere sahiptir. Kitle iletişim araçları ile gençliği istediği gibi etkiliyebilmektedir. Kapitalist batı anlayışı kazanma ve hükmetme hırsı ile konforizmle ürettiğini tüketme dayatması ile halkımızı kazanma ve tüketme yarışına sokarak bunu elde edebilmek içinde koşturmadan kaynaklı değerlerini heder etme durumuna sokmuştur. Değerlerini yitiren toplumlar yularını vahşi batının eline vermiştir. Vahşi batı bu yuları istediği gibi çekmeye hazırdır. O nedenle tarihi gerçekliğimiz medeniyet üreten bir toplumdan şuan Batı'nın köleleri olma durumuna gelme gerçekliğini görüp yeniden ayağı kalkma zamanı gelmiştir.

 Batı'nın yeryüzü iktidarının sonucu ortadadır. Kan göz yaşı fakirlik kaos ve sömürü olmuştur. Dünya kaynaklarının büyük çoğunluğunu kendi iktidarlarına ve bir avuç karunlaşmış zengin ailelere devşiren batı anlayışı bugün geldiği noktada iflas etmiştir. Dünya mazlum halkları yeni bir adil anlayışa kulak kesilmektedir.  Yeniden insanlık için medeniyet üreten kaynakları paylaşan adil ve özgür bir anlayış hasreti mazlum halkların temel isteğidir. Bunun yeniden tesis edilmesi için müslümanların değerlerinin farkına varıp yeniden kaybettikleri değerlere dönerek insanlığı bu değerlerle buluşturmalıdır. İşgalci batını en büyük korkusu Müslüman halkların bu değerlere geri dönmesidir. Müslümanların Yeryüzüne adalet ile hükmetmesidir. Paylaşımı ve kardeşliği hakim kılmasıdır. Her dine inanca ve düşünceye yaşam hakkı vermesidir. Özgürlük ve saygınlık anlayışının yeniden hayat bulmasıdır. Tüm bunlar ve değerlerimizin pratiği olan barış kardeşlik ikliminin varlığı işgalci batıyı korkutmaktadır. Bu anlayışın yeryüzüne hakimiyeti değerlerimize dönüşümüzle başlayacaktır.