Gelişmeler çok hızlı ve şaşkınlık verici derinlikte. Siyaset tarihimizde yeni bir dönemin süreci içerisindeyiz. İç siyasette dış siyasette ortaya koyulan irade alışık olmadığımız bir durum. Vesayet zincirlerini tek tek kıran ve kendi olmak yoluna girmiş yeni bir Türkiye görüyoruz. Eski Türkiye’de devlet olarak iş adamı olarak yatırım yapmada bazı alanlarda batıdan izin alınarak hareket edilirken bu yeni dönemde yapılamayan yatırımlar ziyadesi ile yapılmaktadır. Sistemin değişim sürecine girdiği bu ülkede yeni dönemin çok farklı olacağının zemini görülmektedir. Batı dünyası uzun süredir İslam alemini yok sayarak bir düzen kurmuştu. Birinci dünya savaşında İslam coğrafyasını istila eden batı dünyası tüm zenginliklerini ülkelerine taşımıştır. Afrika’dan Asya’ya uzanan İslam coğrafyası sistemli ve iyi bir çalışma ile sömürge haline getirilmişti. Anayasaları batıdan alınan ve halkı batılılaşmaya zorlayan baskı yönetimlerini yürürlüğe koyarak halk sindirilmişti. Öz iradeleri ile hareket etme kabiliyetleri ellerinden alınmış çağdaş köleler haline getirilmiştiler. Batı bu düşünceye dayanırken kurulan ülkelerin yönetici kadrolarını siyasi kadrolarını askeri kadrolarını bürokratlarını devşirerek batıya hizmet eden köleler haline getirmişlerdi. Batı kaynaklı anayasalar bu kadroların ana dayanağı olmuştur. İslam coğrafyasındaki bu vesayetin kalkması için yerli ve milli anayasaların uygulanması gerekir. Gelinen noktada bu kaçınılmaz olmuştur. Türkiye Ak parti iktidarında tedricen ülkeyi batının köle anlayışından kurtarmayı başarmıştır. Bu ülkede kendi savunma sistemi yerli bir üretim yapmak enerjide kendi imkânları ile bu seviyeye gelmek her alanda kendine yeter hale gelme yönünde caba içerisinde olmak alışa geldiğimiz bir durum değildi. Bu durum Türkiye’nin yeni bir döneme girdiğini eski Türkiye’den vazgeçtiğini bu gücü ise halktan alarak yaptığını düşünerek farkı görmekteyiz. Yapılan yatırımlar ve ortaya konulan hedefler önem arz etmektedir. Şu an yaşadığımız Türkiye farlı bir düzlemde hareket etmektedir. Buda eski Türkiye ile yeni Türkiye arasındaki farkı göstermektedir. Kuruluşundan bu yana bu iradeyi neden gösteremediğini sorguladığımızda batı kurulan cumhuriyetin kılcal damarlarına kadar hâkim bir durumda idi. İMF ile olan ilişkimiz incelendiğinde bunu görmek mümkündür. Dış siyasetteki duruşumuz incelendiğinde bunu görmek mümkündür. Ülkede yapılan yatırım ve hizmetler incelendiğinde bunu görmek mümkündür. Terörle mücadelede yapılanlar incelendiğinde bunu görmek mümkündür.

Ülkeye sinsice sinmiş yapıların en güçlü olduğu dönemde yapılan mücadeledeki irade ve kararlılık incelendiğinde bunu görmek mümkündür. Kısaca ülkedeki değişimi ve bu değişimdeki engellere karşı verilen mücadele her şeyi anlatır niteliktedir. Halk bu değişim özlemi ve tarafı olmasaydı değişim meşalesini yakan yapıya bu kadar uzun süre iktidar olma fırsatı vermezdi. Halkın desteği olan tüm hareketler başarılı olurlar. Halk bu değişimi istiyor ve destekliyor. Her şeye rağmen halk bu yoldan geri durmayacağı benziyor.