Ülkenin geldiği son durumda yeni beklentiler dikkat çekmektedir. Siyaset tarihimizde bugün yaşadıklarımız birçok ilki beraberinde getiriyor.

Yıllardır işitmek istediklerimizi işitir olduk söylemek istediklerimiz dile geldi. Siyaset mektebinde en zor şey her kesi memnun etmektir. Siyaset sofrasına yakın olanlarla olmayanların birbirine bakış şekli farklılık arz edebilir.

Bu memnuniyetsizlik ya da farklı görmeler insanı etkileyen sonuçlardır. Ak parti çok başarılı işlere imza atmış bir siyasi harekettir. Lakin bugün Ak parti siyasi hareketi içinde yetişmiş hatta aktif görevlerde bulunmuş siyasi kişilikler Ak partiye karşı parti kurma girişiminde bulunmuşlardır. Bu gün itibarı ile Davutoğlu partisinin kurmuş ve seçmenin önüne çıkmış durumda. Gül ve Babacan ise hazırlık sürecinde.

Bu tür tercihler tırnak içinde demokrasilerin doğal sonucu. Burada cevabı aranması gereken konu Ak parti neden böyle bir sonuca geldi. Beraber yol yürüyen ekip neden Ak partiye alternatif yada rakip olma yoluna girdi.

Birçok soruyu içinde barındıran ve merakla cevabı beklenen izahatlara ihtiyaç vardır. Öncelikle bu sorulara Ak partinin yetkili cenahının cevap vermesi gerekiyor.

Sessizlik Ak parti tabanını meraklandırıyor. Bu merak Ak parti tabanında bir erimeye sebebiyet veriyor.

Bu ülkenin ve Halkı’mızın iki şeye çok ihtiyacı var birincisi “adalet” ikincisi “kalkınma” bu halk bu iki değer uğruna ölümüne bu ANLAYIŞI iktidar etti. Adalet bir devletin bir hükümetin bir düşüncenin sürdürülebilir olmasındaki en önemli Karinedir. Adalet olmadan hiçbir iktidar kalıcı değildir. Görünen o ki adalet aranır durumda.

Bir siyasi hareketin iktidarında halkın yaşam koşullarının iyileştirilmesi cabası yani kalkınma hamlesi halk için çok önem arz etmektedir.

Bu ülkenin devlet geleneğinde “HALKI yaşat ki devlet yaşasın” devletin halka hizmet eden en kapsamlı kurumsal bir yapı olarak tanımlanmıştır. Bu halk bu kabul ve duygularla Ak partiye destek verip iktidar yapmıştır. Adaletten ve halka hizmetten yoksun bir siyasi oluşum başarıya ermesi mümkün değildir. Bu anlamda Ak partinin bugün bu zeminde bir öz eleştiri yapması gerekmektedir. Eğer bu özeleştiri ile adalet ve kalkınmayı halkına uygulamada bir sıkıntı yoksa Ak partinin karşısında kim parti kurarsa kursun bu halkın teveccühünü alamaz. Ama Ak parti özünden ve kuruluşundaki ilkelerinden uzaklaşmışsa bu halk adaleti ve halka hizmeti nerede görürse Oraya yönelecektir. Bu bağlamda yine yeni kurulan yada kurulacak partilerin sermayesi yani seçmen kitlesi Ak parti seçmeninden olacaktır. Ak partinin özüne dönme ve kendini yenileme düşüncesindeki samimiyet liyakat yeni kurulan partilerin kaderini belirleyecektir. Bu yeni kurulan partilerde bu gerçekliği temsilse ne kadar liyakat sahibi olduğunuda görmek gerekir. Şuan itibarı ile Ak partiden nemalanamayan yada siyasi kadrolarında yer bulamayan yığınların sığınağı durumuna gelmiş bir tablo var karşımızda.

Adalete dair

halka hizmete dair

yeni ve büyük Türkiye’ye dair

inanç ve değerlerimize dair

yeni bir şey işitmiş değiliz.

Çıta halen Ak partinin elinde.

Bu çıtayı aşacak bir güzel söz işitmiş değişiz. Daha çok kişisel taleplerde bulunmuş ve talepleri yerine gelmemiş yığınlardan oluşan bir siyasi oluşum var karşımızda.

En fazla Ak partiye kızmışların tepki oylarının bir kısmının temsil edildiği oy alınacak bir sonuca gidilecektir. Bu halktan iktidar olunacak kadar oy isteniyorsa Ak partinin söylediklerinin üstünde bir şeyler söylemesi gerekir.

Buna da halkın ikna olması için inandırıcı kadrolar oluşturmak gerekir. Şu anki tabloda bu görünmemektedir.