Alışık olmadığımız bir süreci yaşamaktayız. 

Ekonomide, siyasete, özgürlük alanlarının genişlemesinde, terörle mücadelede, yapılan devasa yatırımlara, Dış siyasete kadar birçok alanlardaki gelişmeler geçmiş hükümetlere göre şaşırtıcı durumda. Bu durum bizi şaşırttığı kadar muhalefeti ve efendilerini de şaşırtmaktadır.

Dış güçlerin  ülke üzerindeki planları ve bölge ile ilgili planları alt üst oldu. Bölge ülkelerini terörle ekonomik baskılarla kontrol etmeye çalışan emperyalist batının tüm planları alt üst oldu. Tarihi sömürü ve şiddet olan batının insanlığa vereceği hiçbir şey yoktur. Başta kendi halkları olmak üzere elinde güç olduğu Zaman insanlığın kâbusu olmaktadır. Şiddet ölüm zülüm batının diğer adıdır. Gericiliğin köhnemiş fikirlerin baskının ben bilmişliğin adıdır batı. Tarihteki geçmişe yürüyüşümüzde göreceğimiz şey batının barbarlığı ve şiddet anlayışıdır. Engizisyon mahkemeleri ve sonuçları Haçlı Ordu'ları ve sonuçları insanlık adına kabul edilir bir durum değildir. Birçok bilimsel ve ahlaki değerleri Müslümanlardan öğrenmiş ve bunun sonucunda Müslümanlara bu gün hükmetmektedirler. Yine batı bu barbar ve sömürgeci anlayışının sonucu Doğu'nun zenginliklerini ülkelerine taşıyarak halklarının refah içerisinde yaşamasını sağlamış tır. Bu gün ki savaş iklimi bu sömürgeci anlayışın bir sonucudur. Bu gün terör belası batının sömürgeci anlayışının çağdaş yüzüdür. Bu gün darbeler sömürgeci ve işgalci batının temel anlayışıdır. Tüm bu karmaşa içerisinde Türkiye geç olsa da bu gerçeği görerek batının bu anlayışına karşı durabilmiş bir irade göstermektedir. Bu değişimin sonuçları sadece ülke için değil tüm insanlık için bir etki gösterecektir. Emperyalist batı Osmanlı devletinin yıkılmasından sonra meydanı boş görüp insanlığı çağdaş sömürü anlayışıyla tanıştırdı.

Batı bu sömürgeci gerici ve şiddet ANLAYIŞI ile dolu bir geçmişi ve bu gün bu yönde pratiği olan anlayışı ile insanlığa vereceği hiçbir şey yoktur. Batı düşmansız yaşayamaz.  Öldürmeden yaşayamaz sömürmeden yaşayamaz israf etmeden yaşayamaz zülüm etmeden yaşayamaz. Ülkemiz ve İslam’ın  geçmiş tarihimize  yapacağımız yürüyüşte batı anlayışından ne kadar uzak bir uygulama içinde olduğunu göreceğiz. İslami esaslarla hareket eden Müslüman iktidarlar adalet ve hakkaniyet merkezli anlayış ile hareket etmekte olduklarını görmekteyiz. İnancı ne olursa olsun ırkı ne olursa olsun ekonomik durumu ne olursa olsun karşılıklı saygı hukuku içinde yaşama özgürlüğü sağlamlamıştır. MÜSLÜMANLARIN tarihinde sömürü olmamıştır. İnsanlığa zarar verecek bir bilimsel gelişmeye müsaade edilmemiştir. Tüketimi esas alan bir anlayışı ret edip ihtiyaç kadar tüketimi esas alan bir anlayışla hareket edilmiştir. Yeryüzü ve yeraltı kaynaklarını insanlığın ortak malı bilip tüketimde bu anlayışı öne çıkarmıştır. Doğaya bakış acısı ekolojik gerçeklikle olmuştur. Hayvanlara keyfi hareketi men edip yaşam şartlarındaki özgürlüklerinin takipçisi olmuştur. İnsanın Doğa ve hayvan ilişkilerinde keyfiyete müsaade edilmemiştir. Kaynakların kullanımında aynı hassasiyetle hareket edilmiştir. Hiçbir topluma şiddeti layık görmemiştir. İslam’ın diğer adı olan Barış ve esenliği tüm insanlığa reva görmüştür. Ülkemizde şu an bu anlayış ile hareket etmeyi ve insanlığa umut olma yönünde adım atmaktadır. Bu süreç halkımız başta olmak üzere insanlık farkına vardıkça yeni bir düzen oluşacaktır. İnsanlık huzur ve barışın tadını aldıkça batının kirli yüzü deşifre olacaktır. Soruyoruz emperyalist batının binlerce kilometre uzaktaki İslam coğrafyasında ne işi var Suriye’de, Irak'ta, Afganistan'da, Libya'da, Yemen'de, Lübnan'da, Afrika'da ne işi var ne istiyor bu coğrafyadan?

Ülkemizdeki bu değişim bu işgalci BATIYI durduracak değişimin adıdır. MÜSLÜMANLARIN tekrardan birlik ve beraberlik zamanıdır. Hangi mezhep ve ırktan olunursa olunsun kardeş olduğumuzun hatırlanma zamanıdır. Hükümetler halkların yansımasıdır. Halklar kendini düzeltmeden hükümetler düzelmez. Birliğin ve kardeşliğin meşalesini önce Müslüman anlayışlar yakacak hükümetlerde bu ışıkla yol alacaklardır. Umulur ki adalet kardeşlik ve birliğin hakim olduğu bu değişimin insanlıkla buluşmasıdır. Emperyalist Batı bu birlik karşısı da yok olmaya mahkumdur.