İkinci dünya savaşı dan sonra şekillenen dünyada İslam blokunu yok sayıp dünyayı yeni bir sömürü sürecine soktular. Bunu meşrulaştırmak ve kurumsallaştırmak için kendi aralarında bloklar oluşturdular. Kapitalist blok ve sosyalist blok. Kapitalist blok sosyalist bloku tehdit göstererek “NATO” oluşumunu ilan ettiler. Sovyetler’de buna karşı “VARŞOVA” paktını kurdular.
Amaç İslam alternatifini Osmanlı sistemini yada adalet eksenli bir dünya tasavvurunu ortadan kaldırmaktı. Osmanlı devleti bu yüzden uzun süren mücadeleler sonucu işgalci Batı öncülüğünde yıkılmıştı. Osmanlı bakiyesi olarak kurulan Türkiye cumhuriyetinide yeniden bir İslam blokunu kurmak yada buna öncülük yapmasını önlemek için “NATO” ya dahil ettiler. Sadece Türkiye’nin gücünden faydalandılar ve İslam blokunun oluşmasını engellediler. Türkiye’yi ve İslam coğrafyasını Sovyet tehdidini öne sürerek sürekli kontrol altında tutma yönünde hareket ettiler. NATO oluşumunun Türkiye ile ilişkilerinde göze çarpan çifte standart olmuştur. Özelikle terör konusunda ve Türkiye içinde askeriyede batı çıkarlarına hizmet eden yapıları destekleyerek Türkiye’yi sürekli güç kaybına uğratmışlar. Batı NATO’yu bir işgal ve modern sömürü aracı olarak organize etmiştir. Hakikatte güçsüzün yada haklının yanında yer alma gibi bir anlayış hiçbir şartta uygulanmamıştır. Yada savaşın olmaması için caydırıcı bir güç olmamıştır.
Batının emperyalist emellerine hizmetin adıdır NATO.
Yada modern sömürünün kurumsallaşmış adıdır NATO. Yeryüzü hakimiyeti işgalci batının eline geçtiği günden bu güne yeryüzü halkları rahat yüzü görmedi. Yeryüzünde akan kan ve yıkım işgalci Batı ANLAYIŞI ile derinleşti. Yeryüzünde savaşı önleme halkların yaşam koşullarını iyileştirme yönünde adım atmada hiçbir zaman işgalci Batı samimi olmamıştır. Sürekli halkları bir belirsizlikle savaş ikliminde tüketme yönünde hareket etmiştir. Yeryüzünde adaletin tesis edilmesi için yeryüzü kaynaklarının tüm halkların ortak değeri olduğunun idraki ile hareket etmek gerekir. Bunun için önyargısız ve paylaşımcı bir kabülde olunmalı. Bunuda işgalci Batı ANLAYIŞI ile tesis etmek mümkün değil.
Türkiye konumu gereği tarihsel derinliği gereği geçmişinin verdiği öncü olma gereği anlayış olarak NATO’nun işgalci ve tarafgir duruşundan uzaktır. Özellikle tarihsel derinliği ve son dönemlerdeki mazlum halkların sesi olma nedeni ile dünyanın yeni bir oluşuma hem askeri hem ekonomik hemde siyasi olarak ihtiyaç vardır. Buna öncülük edecek Ülkeninde Türkiye olma yönünde halkların talebi vardır. Bu adımı İslam ülkelerinin Müslüman halkları Türkiye’den beklemektedir. Yeryüzü kapitalist blok ve sosyalist bloktan sorunlara bir çözüm yolu bulmadı bugün adalet merkezli yeni bir sese kulak kesilen ciddi bir halk kitlesi bulunmaktadır. NATO işlevsizliğini tüm dünyaya ispatlamış durumda. Kurulduğu günden bu güne mazlum halkları yanıltmayı başaran NATO beyin ölümü gerçekleşmiştir.