İslam ümmeti uzun zamandır zor 
zamanlar yaşıyor. 
Osmanlı Devleti'nin varlığı İslami değer ve müslümanların yaşamlarını kolaylaştırıp bir kalkan gibi dış güçlere karşı koruyordu. 
İslam ümmeti iki yüzyıldır çok planlı ve programlı bir şekilde değerlerinden uzaklaştırılmıştır.  
Osmanlı Devleti'nin yıkılması ve onlarca devlet kurulması ve kurulan bu devletlerin başlarına batıya hizmet eden yöneticilerin getirilmesi halkın değerlerinden uzak batı kaynaklı yasalar ile Müslüman halkların yönetilmesi değerlerinden uzaklaştırılmasının adı olmuştur. 
Bugün geldiğimiz noktada ümmet başsız kalarak  batılıların tüm tuzaklarından nasibini almıştır. Bugüne kadar ümmetin yaşadığı coğrafyalarda kan göz yaşı ölüm ve fakirlik eksik olmamıştır. 
Bunun yanında bu ülkelerin zenginlik ve yeraltı kaynakları batılı sömürgeci anlayışın kanallarına akıtılıyordu. 
İsrail'in Filistin halkına yaptıkları ve oluşturdukları işgal iklimi ve katliam anlayışı vicdanları harekete geçirmiş durumda. 
Yanlız Müslümanlar olarak işgalci, sömürgeci batıya ve kan emici siyonist anlayışa karşı alınacak tavrın kaybettiğimiz değerleri yeniden elde edecek derinlikte bir plan ve programla hareket edilmesini hedeflemek gerekir. Bunun için eğitim ve helal kazançla zenginleşme anlayışını içselleştirip tarih, ilim ve bilimsel gelişmelerde özgürleşene kadar çalışmayı hedefleyerek batılı insanı tanıma gayretinde olmak gerekir. 
Batılı anlayış uzun süredir müslümanları hedeflerinden ve özünden uzaklaştırıcı bir çok tertip düzenleyerek dünyaya hükmetmektedirler. 
Alanında başarılı eğitimli dününü bilen, bu gününü doğru yaşayan yarınının nasıl şekilleneceği ferasette olarak hayat yürüyüşüne devam etmesi gerekmektedir. 
Yoksa darbelerle, şiddetle, basınla, savaşlarla, terör hareketleri ile sağ sol çatışmaları ile ideolojik kamplaşmalarla toplumu dizayn etmekten geri durmayacaklar. 
Yeryüzünü fitne fesat ile yaşanamaz duruma getirerek eğemen güçlerin dünyayı  talan etmesinin zeminini hazırlayacaklar. 
Bu bağlamda Müslümanlar olarak dünümüzü yok eden bu günümüze hükmeden yarınımıza ipotek kuran batılı kafayı iyi tanıyarak çalışmak gerekir. Çalışmanın birinci ve aslı hedefi bu dinin sahibinin kim olduğunu bilerek kul olma bilinci ile hareket etmeyi bilmek gerekir. 
Dinin bireylerin, cemaatların, STK'ların tekelinde olmadığını kabul ederek, Allah'a kul olmuş ve onun emir yasaklarına uyarak Muhammed'i anlayışın kabulünde Kur'an ve ehli beyt anlayışını içselleştiren müminler olmayı hedeflemeliyiz. Muhammed'i anlayıştan uzak bireyci cemaatçi kişiliğin sonuca gitmesi bu işgalci batıya karşı başarı elde edilmesi mümkün değildir.