Siyaset sahnesinde ki değişimler bazı şeyleri yeniden düşünmemiz gerektiği zannını oluşturuyor. Siyaset niçin yapılır. Sorusu yaşadıklarımız için perde aralayabilir. Siyaset yapanlar tabii oldukları siyasi partiye "Dava" gözü ile bakıp verilen görevi yerine getirmeye çalışırlar.
Unvan makam talep edilen bir durum değildir. Verilen görevi inançla yapmaya çalışırlar. Diğer kesim ise makam şöhret para kazanma ile hedefleri olan bir anlayışla siyaset yaparlar. Bu kesimde hak hukuk adalet liyakat çokta bir anlam ifade etmez. Kraldan çok kralcı olurlar sesleri çok çıkar ve ahkâm kesmeyi severler. Bir yere geldiklerinde ilk önce beraber yol yürüdükleri arkadaşlarını terk ederler sonra para kazanmak için hiçbir ilke kural tanımadan hırsla hareket ederler. Hep önde olmayı isterler. Haksız kazanç devletin malını hoyratça kullanmak temel hedefleri olur. Bu tablo gelişmemiş ülkelerde yâda Batı'nın kuruluşunda parmağı olan ülkelerde olur. Batı ülkelerinde kurumsallaşmış bir anlayışla kanunlarla hareket eden devletin vatandaşlarının hizmeti için var olan bir yapı olduğu anlayışı ile siyaset yapanlar. Ülkenin gelirlerini kendilerine devşirmeyen buna tevessül edeni de cezalandırarak siyasi kimliğinin bir koruma kalkanı olarak kullanamıyorlar. Batı ülkeleri devlet olarak gelişmemiş ya da kuruluşunda parmağının olduğu ülkelerde bu talan rüşvet haksız kazanç elde etmenin önünü açıyorlar. Çok sistemli ve uzun vadeli bir plan ile bu ülkelerdeki kuklalarını bazen iş adamı olarak bazen sanatçı olarak bazen gazeteci olarak bazen siyasi bir kimlikle destekleyerek ülkenin her kademesinde batıya hizmet eden kişilikleri destekleyerek varlıklarını meşrulaştıran ülkenin gelirlerini talan etmenin bir yüzü olarak önümüze çıkarıyorlar. Ülkemizde ve özellikle bölgemizde bazı aileleri bu anlamda destekleyerek kendilerine (işgalci batıya) hizmet eden anlayışı öne çıkarıyorlar. Bu sebeple bu kişiliklere hangi parti işaret edilirse orada siyaset yapma zeminini oluşturuyorlar. Bu kişilikler bir makam elde etmek için parti ya da dünya görüşü ideoloji fark etmez. Çünkü batıya hizmetin, dini, ideolojisi, meşrebi çok fark etmiyor. Her anlayışta işgalci batıya hizmeti önceleyen kişilikler farklı parti ve ideolojiler de yer alabilirler. Yerli milli olmak ve ülkenin, halkın değerleri bu kişilikler için önem taşımamaktadır. Anlayış olarak ipi işgalci Batı'nın elinde olan partilerin ya da camiaların mensubu olan kişiliklerin hizmeti önce işgalci batıyadır sonrada kendi ceplerinedir. Bu anlayışlar dan halka hizmet anlayışı beklemek sadece hayaldir. Siyaset bu anlamda çokta doğru bir tercih değildir. Lakin siyasetsiz bir yönetimde zordur. Siyaset halka hizmet için yapılmalı siyaset yapan kişilerde liyakat önde olmalıdır. Halkın inanç ve değerlerini önemseyen milli anlayışta hareket etmelidirler. Halk bunları görecek durumdadır. Bindiği siyaset gemisinden inenler bir başka siyaset gemisine bindiklerinde kişilik olarak arkalarında bir enkaz bıraktığını görmesi gerekir. Halk bu tür kişilikleri analiz etmede mahirdir. Dün içinde bulunduğu siyasi camia ona makam mevki vermediği için başka bir siyasi camiaya geçiyorsa makam mevki tüm değerlerin üstünde yer almaktadır.
Bu da kişiliklerin ölçüsü değeri makam olarak değerlendirilir. İlke inanç kural bu kişilikler de bir anlam ifade etmez. Maddi kazanımlar bu kişilikler için her şeydir. Hayat yolculuğunda yada tarih bunları kayda almaktadır.