Bugun...


Zeki Özer

facebook-paylas
YAŞANABİLİR BİR DÜNYA ELLİMİZDE
Tarih: 23-06-2023 00:03:00 Güncelleme: 23-06-2023 00:33:00


Dünyamızı her gün daha fazla kirletip yaşanabilir olmaktan çıkartıyoruz. Bilinçli ya da bilinçsiz yapılan insan faaliyetleri sonucunda bindiğimiz dalı kesen bir toplum haline dönüşmüş durumdayız.

Özellikle ülkemizde Ekolojik analizlerinde çok yüksek çıkmaktadır. Gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak istiyorsak biran önce önlem almamız gerekmektedir. Ancak ekolojik okur yazar olan bir nesil yetiştirebilirsek gelecekte çocuklarımızın, torunlarımızın yaşayabileceği bir dünya bırakmış olacağız. Ekolojik okuryazarlığın beraberinde getirdiği yavaş şehir, endüstriyel simbiyoz ve yeşil ev modellerinin toplumsal alanlarda da yaygınlaşması için gerekli çalışmalar yapılmalıdır. Bu çalışmaları eğitim faaliyetleri içerisinde ele almak daha etkili olacaktır.

İlk insanlar bütün zamanlarını, yaşayabilmek için yiyecek ve barınak ihtiyaçlarına harcamışlardır. Çiftçilik ve avcılığın geliştiği çağlarda insanoğlu yaşamının tamamını temel ihtiyaçlar için harcayıp bir kısmım ihtisaslaşmaya ayırabilmiştir. Böylece ilk meslek grupları doğmaya başlamıştır.

 Çeşitli mesleklerin ortaya çıkması ve iş bölümünün artmasıyla insanlar daha iyi bir hayat sürmeye başlamışlardır. Bunun çevre sorunları bakımından iki etkisi olmuştur. Bunlardan birincisi dünya nüfusunun artması, İkincisi ise kişi başına tüketilen mal ve hizmetlerin fazlalaşmasıdır.16. yy’a kadar insanlar, gerek gıda maddeleri ve diğer ihtiyaç maddelerinin üretiminde ve gerekse hastalıkların kontrol edilmesinde kullanılacak bilgi ve imkânlara sahip değildi. Bunun için salgın hastalıklar ve büyük kıtlıklar nüfus artışına engel oluyordu. Fakat sanayi devrimi ve yeni ilaçların icadıyla birlikte dünya nüfusu hızlı bir şekilde artmaya başladı. Sonuçta insan faaliyetleri ile ortaya çıkan kirleticilerin cins ve miktarı artarak çeşitli şekillerde çevreye verilmeye başlandı. Bu kirleticiler, çevrenin doğal yapısını ve ekolojik dengeyi bozdu ve değiştirdi.

Bununla beraber dünya nüfusundaki artış, çevredeki bozulmanın tek sorumlusu değildir. Ekonomik bakımdan gelişmiş ülkelerde son 20-30 yıllık zaman süresi içinde gerek mamul maddelerin ve gerekse de doğal kaynakların kullanımı son derece artmıştır. Bir bakıma bugün, pek çok ülkedeki çevre kirlenmesi aşırı tüketimden kaynaklanmaktadır. Nüfus artışının çevre kirlenmesi ve kaynak tüketimdeki payı sadece % 10 düzeyindedir. Dünya gelirinin % 75’ inin dünya nüfusunun % 25’ i tarafından kullanılmakta olduğu düşünülürse, çevre kirlenmesinin nüfus artışından daha çok tüketimin artmasından kaynaklandığını söylemek mümkündür.

 Günümüze kadar doğal kaynakların kullanılmasına bir sınır konmamıştır. Tüketimden dolayı oluşan çevre kirlenmesini önlemek için hiç kimse bir bedel ödememektedir. Dolayısıyla bu da çözüm bekleyen bir sorundur. Çevre sorunları mevcut biyolojik sistemleri tahrip ve hatta yok edebilir. Hatta bu olumsuz etkiler dünya üzerindeki ekonomik faaliyetlerin yoğunlaşmasıyla birlikte artar.

 Çevre sorunları yaşadığımız çevreyi sürekli olarak bozma yolunda faaliyetler sonucu ortaya çıktığı apaçık ortadadır. Bunun için nüfus artışının ve aşırı tüketimin kontrol altına alınması, kaynakların daha iyi ve tekrar kullanma imkânlarının geliştirilmesi gerekmektedir. Temel sebebi insan faaliyetlerinin olduğu bir sorun ancak ve ancak insan faaliyetlerinin yeniden düzenlenmesi ve çevreci bir yaklaşımla yetiştirilmesi ile çözülebilir.

 İnsanın ekolojik okuryazar olarak eğitilmesi temelde sorunların çözümü için atılması gereken en önemli adımdır. Bunun yanında çevreyi koruma ile ilgili kanunların kapsamlarının genişletilerek daha işlevsel hale getirilmesi de büyük önem taşımaktadır.



Bu yazı 4653 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI