Bugun...


Sinan Altmışkara

facebook-paylas
AK Parti’yi Kimler Tüketiyor!
Tarih: 22-01-2022 00:03:00 Güncelleme: 22-01-2022 00:03:00


Bu saptamayı anlamak için tersinden suallerle meselemize cevap arayalım. Ak Parti’yi kimler tüketemedi? Osmanlı İmparatorluğu’na son darbeyi vuran zillet ve ihanet mefkûresinin temelini atan İttihatti ve Terakki Cemiyeti zihniyetinin günümüz versiyonları -uluslararası dostlarıyla birlikte- kafa kafaya verdikleri onca plan, proje, program ve taktiğe rağmen, Ak Parti’yi iktidardan alaşağı edemediler. Bu kirli ittifakların onlarca iç ve dış örgütün bağlantısı ve mücadeleleri fiyaskoyla sonuçlandı. Doğa korumacı ve ağaç dostu maskesiyle giriştikleri gezi olayları ellerinde patlayan ve beklemedikleri bir mukavemet ile karşı karşıya kalan bu güruh; B,C,D,E planlarını devreye sokmaktan geri durmayacaktı. Milletimizin fıtratına ters olan bu zihniyet, kendi akıl üstlerinin emri ve yardımıyla bu kez doğu kanadındaki dostlarıyla, hendek olaylarını başlatacak ve yeni planlarına yöneleceklerdi. Burada da çuvallayan kötü niyetli mihraklar, önce şehir merkezlerini kana bulayacak ve sonra bu puslu havayı bahane ederek kurtarıcı rolüyle ortaya çıkacaklardı. Bu seferde hayal dahi edemeyecekleri bir karşı duruşla karşılaşan bu güruh, iyice köşeye sıkışmış olacak ki, endirek darbeler yerine başka bir uyuyan hücreyi uyandıracak ve direk darbe yapma kararı alacaktı.

Evet.

15 Temmuz darbesini yürürlüğe koyacaklardı.

Planları ülke liderinin dışarıya kaçmasıyla birlikte, kaosun en tepe noktasında kurtarıcı rolüyle memleketi kötülerden(!) kurtarmak adına ortaya çıkacak ve yönetimlerini ilan edeceklerdi. Bu bombayı da kendi ellerinde patlatan akılsız üst aklın içerdeki beceriksiz takımı, yeni taktiklerle programlarına kaldıkları yerden devam edeceklerdi. Tuzak hazırlayanların her seferinde kendi tuzaklarına düşmesi bunları çok kızdırmış olacak ki, sinsi planlarına bundan sonra da ekonomik ve psikokojik harp dairesinde devam edeceklerdi.

Ümmeti yok eden milliyetçilik ve mezhepçilik akımlarını ve fakirlik/cahillik yumuşak karnımızı kullanan zillet anlayışı, alçakça saldırılarını yüz yıl sonra ‘tarih tekerrürden ibarettir’ mandalitesiyle, tekrar tekrar önümüze getirmekten geri durmayacaktı. Anlaşılan o ki, mesele parti ya da particilik hususundan çok daha önemliydi. Binaenaleyh, feraset, basiret ve dirayet kavramlarına o kadar çok ihiyacımız var ki bu günlerde.

Tüm bu saldırılar, teyakkuzlar ve mukavemetler yaşanırken yurdumuzda, ağacın kurdu içinde olur deyimine yani makalemizin ana vurgusuna dönelim.

Ak Parti’nin amblemi olan ampulun asıl aydınlatması gereken yönünü belirlemiş olacağız bu cihatle. İhanetin içerden olduğu yaşanmış hayat hikayelerinde, acı gerçeğin daha ağır bedellerle ödendiği  bilinen bir gerçektir. Hırs, ihtiras, kişilik bozukluğu, kibir, karakterin tam oturmaması, kıskançlık, ucb ve gücün verdiği hazın, yetersiz/yaramaz insanda meydana getirdiği tüm olumsuz sonuçları bünyesinde toplayan, partili(!) olduğunu iddia eden nefsi emmarenin şürekâları, üst aklın yapamadıklarını küçük hesaplarına binaen yapabileceklerini bize göstermişlerdir.

Yıllarca verilen mücadelenin ve çekilen sıkıntıların hiçbir önemi yokmuşcasına, tüm kazanımları babalarının tarlası gibi gören bu şurekânın verdiği zararı, ne gezi, ne hendek olaylarında ve ne de 15 Temmuz darbesinde görmedi bu millet. Acısını birkaç neslin çektiği ve fakat Ak parti’ye nasip olan iktidar gücünün nimetlerinden faydalanan bu bir avuç asalak güruha dikkat çekmek ve  bu durumun Ak Parti’nin kuruluş amacına ters düştüğünü en gür ses ile ikrar etmek elzemdir.

Kim bu hırslı, kibirli, ucb sahibi ve güç sarhoşu zalimler? Kim bu uluslararası planların yıkamadığı mazlum, mustazaf ve mağdurların hakkını gaspetmeye yeltenen zavallı şurekâ?

Bunlar gerek parti teşkilatına kene gibi yapışmış omurgasız sürüngen bukalemunlar ve gerekse ayrıcalıklı bürokratik kimliğe bürünmüş, kendilerini gizlemeye çalışan ayıplı kişiliklerdir.

Adına karadeniz lobisi, akraba ihaleciler, iş bitiren köşe takımları, eski islamcılar, kasacılar, yeni derinciler, yeşil sermaya lobileri ve benzeri tabirlerle ifade edilen tüm kirli ve karanlık çevrelerin verdiği bu müthiş zararı ve topluma izdüşümünü göstermek ve bunları ifşa etmek elzem olmuştur.

Düşman susar, gizler ve örter. Dost acı söyler. İlmi siyaset kültürüyle veya karşı tarafa malzeme vermemek namına, susulan ve üstü örtülen, içerdeki her zalimâne vakıa, açığa çıkan toplumsal bir hastalığa dönüşmüştür.

Mesele Ak partinin yenilmesi veya tarih sayfasında silinmesi meselesi değil. Çünkü bahsine konu ettiğimiz mesele, particilikten büyüktür. Mesele birkaç kuşağın verdiği emeğin/mücadelenin ve kazanımların kişiliksizlerce hiçe sayılması ve kötülerin ekmeğine bile isteye yağ sürülmesi realitesidir.

Silahlarla, bombalarla, tanklarla, tüfeklerle, ekonomik saldırılarla yapamadıklarını gerek siyasi arenada ve gerekse bürokratik çevrelerde, ‘acımasız ve ölçüsüz’ kullanan zevatlaradır lafımız. Bunları ifşa etmenin ve muslukları fakir halka çevirmenin zamanı gelmeyecek mi? Ancak ve ancak bir filitreleme usulü ile ve de kayıtsız şartsız temizlik kararıyla böylesi bir düzenleme yapılabilir. Temiz topluma giden yol, temiz siyasetin yön verdiği temiz bürokrasi ile ancak mümkün olabilir. Bir şeyin iyi olmasını istemek ile onun iyi olduğunu görememek arasında ihanet kadar hassas bir çizgi vardır. İhanet edenleri affetmek veya görmemezlikten gelmek kabul edilebilir değildir. Gerek siyaset ve gerekse bürokrasi tarafında adam akıllı temizlik yapmak, güzel yarınlar için bugünü yarınlara feda etmemenin gereğidir. Bugün bu gereği yerine getiremeyenler hem on yıllarca mücadele ve emek verenlerin emeğinin hırsızı ve hem de tarihe kara leke olarak geçecek şurekâ sürüsüdür.

 



Bu yazı 3481 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI