İnsanoğlu tarih boyunca acı veren kanlı devrimlerin yanında, yasemin devrimleri gibi zihniyet devrimlerine de şahit olmuştur. Bütün devrimlerin anavatanı ve olmazsa olmazı, zihniyet devrimidir. Köklü bir zihniyet devriminin, öze dönüş adına yapılmasının toplumumuza muazzam faydası olduğu gibi gereksinimi de kaçınılmaz olmuştur. Yusuf Kaplan’ın Diyarbakır ziyaretinde ‘Zihniyet Devrimi’ kitabımın tashihi konusunda beni motive eden cümleleri, zihniyet devriminin önemini bir nebze daha artırmıştı dağarcığımda.

İlk emir, ilk ayet ve ilk serzeniş ‘oku,’ zihniyet devriminin mihenk taşıdır.

Okumak bilmeyi, bilmek anlamayı, anlamak yaşamayı, yaşamak zihniyet devrimini özümsetir.

Zihniyet kavramı, bir toplumda, bireylerarası farklılıklar bir yana bırakıldığında, geride kalan psikolojik yapı ve tüm ortak inançlar, yargılar ve temsiller bütünü olarak tanımlanır. Anlayış kavramının bir diğer adı zihniyettir. Zihniyet, toplum ve kültürlere özgü bir zihinsel yapıdır. Bu yapı bireysel planda birbiriyle mantık veya inanç bağlarıyla bütünleşmiş entelektüel eğilimler ve fikirler bütünü olarak ortaya çıkmaktadır. Bireyi toplumuna bağlayan en sağlam ve dış etkilere en dirençli bağdır zihniyet.

Zihniyetlerin bir diğer özelliği, son derece istikrarlı ve kalıcı olmasıdır.

Zihniyetin oluşumunda temel kavramlar ve düşünce akımları vardır; din, milliyetçilik, rönesans, modernleşme, demokrasi, pozitivizm, eşitlik, evrensel haklar, bireysel özgürlük, realizm vs. gibi tüm olguların etkisinde kavrulur zihniyet. Zihniyeti neler etkiler sorusu bu kavramı daha şeffaf bir hale getirecektir. Zihniyete önemli katkı sunan etkenlerin başında sosyal angaje, siyasal kamplaşma, düşünce hayatı ve teknolojik gelişmeleri sayabiliriz. Zihniyeti şiir, edebiyat, sanat, kültür, siyasi ve sosyal hayat gibi birçok faktör etkiler. Zihniyeti oluşturan tüm ayakları doğru oturtmadığımızda, bu kavramı tam olarak anlamış olmayız. Toplum üyelerinin ortak tutumunu zihniyet olarak tanılandıran kültür, bize fazlasıyla ipuçları sunar.

Peygamberlerin, felsefecilerin, düşünürlerin ana hedefi, bir zihniyeti husule erdirmektir. Her zihniyetin kuralları, hedefleri, amaçları, sabiteleri ve ana belirleyicileri vardır. Yerleşik zihni yapıyı değiştirmek kolay değildir. Doğal seyriyle insanoğlu kolay kolay zihni kabullerinden vazgeçmemiştir. Bir zihniyete devrim yapmanın zaruri hali, yeni bir zihniyet devrimiyle ancak mümkün olabilmiştir. Batılılaşma hayali ile Nizamı Cedid, Tanzimat Fermanı, Meşrutiyet, İttihat ve Terakki'den bugünkü Kemalizm zihniyetine gelen süreç bize tam olarak zihniyet devrimini tarif eder. Kemalizm, son bir asırda Anadolu’da kapitalizmin, bireyselliğin, milliyetçiliğin, makyavelizmin ve pragmatizmin zihin yapısını sistematik olarak insanımıza enjekte etmiştir.

Emperyalistler öncelikle zihniyetimizde kavram karmaşası, kalıcı tahrifat, gereksiz ile meşguliyet, hayatı anlamsızlaştırma, başarısızlık, bireysellik ve hiççilik üzerine kurmamızı kurgulamış sonra asıl planlarını devreye sokmuşlardır. Hâsılı önce hazırlatılmışız sonra hazıra getirirmişler gayelerini emperyalistler.

Zihinde Başlar Her şey.

Şimdi bizim zihnimizi temizlemeye, iki yüz yıllık batılılaşma tahrifatını kafamızdan atmaya, gereksiz meşguliyetlerden kurtulmaya, hayat amacımızı baş göz etmekle tersyüz etme zamanıdır planlarını emperyalistlerin.

Bir toplumun bireyi, o toplumun kültürüyle, gelenek-görenekleriyle ve değer yargılarıyla yetişmelidir. Müslüman bir toplumun, sınıfsal mücadele veren sosyalist veya komünal düşüncelerden veya topluma süslü gösterilen diğer tüm dünyevi zihniyetlerden medet ummaması lazımdır.

Zihniyet devrimi, kemiyetten keyfiyete, bireyden topluma, teoriden pratiğe, bakıştan anlayışa bir yönelme; toplumun kendi doğrularına, haklarına, özüne ve misyonuna ulaşması için ilk mihenk taşı olma özelliğini taşır. Maslahatı menfaate feda eden insanların başarıyı yakalamaları imkânsızdır. Kemiyetin değil keyfiyetin önemine mazhar olduğumuzda zihniyet devriminin önemine de şahit olacağız. Bu saik ile diyoruz ki;

Zihniyet devrimi bir başlangıç,

bir yola çıkış,

bir besmele,

bir adım,

bir beyin refleksi, 

bir yürek idraki

ve bir açılım olarak zihinlerimizde yerini almalıdır.