Bugun...


Tarık Ziya Gücüm

facebook-paylas
BABALAR VE KIZLARI..
Tarih: 11-10-2020 18:32:00 Güncelleme: 11-10-2020 18:32:00


Geçen hafta çocuk psikolojisi ile ilgili bir araştırma yaparken konu ile ilgili bir araştırmada bir genç kızın  Onsekiz yıldır  cezaevinde yatmakta olan bababsına yazdığı bir mektub ilgimi çekti…

Genç kızımız daha bebek diyebileceğimiz bir yaşta iken babası cezaevine giriyor ve  yaklaşık Onsekiz yıldır babası cezaevinde; dolayısıyla genç kız annesiyle beraber  babasız  bir hayat yaşıyor…

Mektubu okurken,aslında gerçek yaşamda yaşanmışlıkların, çocuk ve genç gözüyle içselleştirilen acılar karşısında  psikoloji ile ilgili kitaplarda okuduğumuz  Akademik bilgilerin ne kadarının Akademik!. olduğunu düşünmek zorunda kalıyoruz..

Şunuda belirtelimki; mektubu okurken babanın ne için cezaevinde olduğunu veya hangi suçtan ceza aldığı ile ilgili hiç bir şey ilgimi çekmedi. Hiç araştırma ihtiyacıda hisetmedim..Babanın ne için ve hangi suçtan cezaevinde yattığını Bilemiyoruz..Zira bu konu Hukuku ve Yasaları ilgilendiren bir konudur. Takdir edersinizki hukuki bir konuda fikir beyan edemeyiz..

 önemli olan bir çocuğun yıllarca baba hasreti ile büyümesi ve sonucunda yıllardır içinde biriktirdiği duyguların gözyaşları içinde mektupta patlaması olayıdır..

Bizim için Asl olan genç kızımızın kaleminden ve gözyaşlarından dökülen duygulardır..

Umarız  bir daha hiç bir çocuk bu duyguları yaşamasın.Veya Hiç bir Baba çocuklarına bu duyguları yaşatacak durumlara sebep olmasın…

Mektubu Yorumsuz ve yalın haliyle olduğu gibi aktarıyorum..

Buyrun.!..

”Sevgili Canım Babacığım! Nasılsın, İyi misin? İyi olmanı Cenabı Hakk’tan niyaz eder, hasret, özlem ve en içten duygularımla senin ve tüm  amcaların ellerinden öperim. Maalesef bir bayramı daha bizden ayrı geçiriyorsun. Bu bayram gelemeyeceğim için bir mektup da olsa bayramlaşmak, dertleşmek istedim. Bu satırları karalarken gözlerim takvim yapraklarına ilişti ve hesaplamaya başladım, 1, 2, 3, 4, 5…35, 36 evet evet tam 36 bayramdır bizlerden uzak demir parmaklıklar arkasındasın babacığım.

Şimdi bu mektubu alınca şaşırmışsındır, biliyorum. Yıllardır duygularıma gem vurup, sana hiç mektup yazmadım. Bundan sonra da yazar mıyım bilemem. Bu kez istedim ki içimi kemiren, yakıp kavuran duygularımı ilk kez seninle paylaşayım. Yılların hasretini, özlemini bir çırpıda nakış nakış mektubuma işleyeyim.

Aişe’yi bilirsin, babasını bugün tahliye ettiler. Aişe’yi bir görsen nasıl sevindi, ne kadar sevindi babacığım. Yerinde duramıyor, kuşlar gibi uçuşuyordu. Tabi ki bizler de bu sevince ortak olduk.

Bu sevinci yaşarken birden aklıma sen geldin babacığım. Seni evde hiç görmeyişim, 18 yıldır içeride oluşun, yetim büyüyüşüm aklıma geldi. Yutkundum, boğazım düğümlendi ve birden gözlerim nemlendi. Siman karşımda canlanınca ağladım, ağladım, ağladım. Hem de hıçkıra hıçkıra ağladım. Hocam ne yaptıysa yatıştıramadı. Yatakhaneye çekildim. Kalem kağıdı elime alıp yazmaya başladım.

Kağıdımın ıslak oluşuna aldırış etme baba o damlalar sana olan aşkımdır, özlemimdir, hasretimdir, sevgimdir.

Canım, ciğerim can babam! Ben dünyaya gözlerimi açtığımda sen yanımda yoktun, içerideydin. Kokunu alamadan seni tanıyamadım. Kulağıma ezanı başkaları okudu, senin sesini duyamadım. Gecelerini uykunu bozamadım, beşiğimi hep annem salladı, senin ninnilerini hiç dinleyemedim. Konuşmaya başladım ama baba diyemedim. Baba kelimesini en son öğrendim. Senin varlığını çok geç öğrendim baba.

Annem her gece beni uyutmadan önce fotoğraflarını getirirdi. Tek tek hepsine bakardım. Seni fotoğraflarda tanıdım baba! Fotoğraflarını öpüp öpüp kucaklardım! Duvarlara senin fotoğraflarını asardım. Uykuda korkup uyanınca baş ucumdaki fotoğrafını alıp sarılırdım!

Annem bana hergün senin sevdiğin yemekleri yapardı. Ben yiyince aklıma sen gelirdin, boğazıma takılır kalırdı yemek! Acaba babam şimdi ne yiyor, yiyecek yemek bulabiliyor mu? Diye çocukça düşünür dururdum.

Ve ben büyüdüm… Büyüdükçe içimdeki özlemim de büyüdü, hasretim de büyüdü. Baba sana olan sevgim ve tutkunluğum da büyüdü. Geceyi, zifiri karanlığı, gökteki yıldızları kendime sırdaş edindim. Gözyaşlarımı yastığıma, garipliğimi bağrıma akıttım baba!

Ben zindan yollarında, çift camlı görüş kabinlerinde, bir saatlik görüşlerde büyüdüm baba! Anne, babam ne zaman eve gelecek diyerek büyüdüm baba!

Bilmem çocuklar babalarını nasıl tanır. Ben seni, demir parmaklıklar arkasında, tel örgüler arasında tanıdım baba! Askerlerin arasında, görüş bitti diyen gardiyanların sözcüğünde tanıdım baba! Beni gece yarısı çocuk uykumdan kaldırıp, babana gidiyoruz kızım diyen bağrı yanık annemden tanıdım.

Zorluklarla, çilelerle, belalarla karşılaşınca, şimdi baban burada olsaydı diyen gözüyaşlı annemden tanıdım baba! Seni soğuk kış günlerinde zindan kapısındaki kuyruklarda tanıdım baba!

Her gece gördüğüm düşlerde, rüyalarda, hülyalarda ve hayallerde tanıdım baba! Seni bende, benliğimin en derinlerinde tanıdım baba! Bayramlar çocuklar içindir, çocuklar da bayramlar için. Ben bayram tatmadım, görmedim, bilmedim baba! Bayram deyince aklıma zindan gelir, sen gelirsin.

Her bayram özlemim katmerleşir, vuslatım uzaklaşır, firakım yakınlaşır. Üst üste umutlarım yerle bir olur baba! Benim bayramım acı olur, çile olur, zulüm olur, firak olur. Artık sen gelirsen o gün benim bayramım olur. Asıl sen gelirsen o benim bayramım olur.

 

Ve bir bayram daha geldi. Sen benden uzak ben de senden. Sen dört duvarla bayramlaşırken, ben hayalimle bayramlaşıyorum baba! Sen arkadaşlarınla kucaklaşırken ben yalnızlığımla, gözyaşımla kucaklaşıyorum. Ve içten içe yanıyorum baba! Sensiz geçirdiğim bu bayrama yanıyorum. Yetimliğime, çaresizliğime, kimsesizliğime yanıyorum. Ve sana yanıyorum baba ve bana yanıyorum. Giden çocukluğuma ve çocuksu duygularıma yanıyorum. Bu yaşımdan sonra çıkıp gelsen seninle kör ebe oynayabilir miyim baba? Bir çıkıp gelsen yol ortasında baba deyip boynuna sarılabilir miyim? Bir çıkıp gelsen elinden tutup gezebilir miyim baba ve bir çıkıp gelsen seninle çocukluğumu bir kere bile olsa yaşayabilir miyim baba?. Eğer bayram buysa bayramınız mübarek olsun.

Ne o baba yoksa ağlıyor musun?”

 vesselam…

Tarık Ziya GÜCÜM

 

 



Bu yazı 320 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI