Bugun...


Tarık Ziya Gücüm

facebook-paylas
DÜNYA MÜSLÜMAN AYDINLAR BİRLİĞİ (WORLD MUSLİM İNTELLECTUALS UNİON) ÜZERİNE BİR ÖNSÖZ -3-
Tarih: 26-07-2021 00:02:00 Güncelleme: 26-07-2021 00:02:00


Dünya Müslüman aydınlar birliği ile ilgili, yaptığımız görüşme ve istişarelerde karşılaştığımız ilgi, teveccüh ve heyecan, bu birliğin İslam dünyası ve Müslümanlar için çok anlamlar ifade edebileceğine olan inancımızı pekiştirdi.

Birliğin fikir olarak oluşum sürecinde gerek yurt içinde gerekse yurt dışında gidebildiğimiz birçok ülkede İslami teşkilat, Müslüman yazar ve aydınlar ile yüz yüze, pandemiden dolayı  gidemediğimiz ülkelerde ise onlayn yaptığımız ve halen devam eden görüşmelerde birliğin alt yapısı, hedef ve amaçları ile ilgili birçok konuda manifesto sayılabilecek temel ilkeler belirlenmiş ve bu ilkeler doğrultusunda birliğin oluşum ve yapılanma süreci devam etmektedir.

Neden Aydınlar birliği? Bu sorunun cevabını daha önceki yazılarımızda nispeten değinmiştik.

Alt yapısı son birkaç yıldır Mütevazi, doğal bir süreçte gelişen ve kuruluş aşamasında sona gelinen Dünya Müslüman Aydınlar Birliği (World Muslim İntellectuals Union), Tesis edildikten sonra, Türkiye ve tüm Dünya ülkelerinden 20 kurucu üye ve yaklaşık 500 kadar Müslüman aydından oluşacak birlik İslam Dünyası için önemli bir ses.

Afrika da, Ortadoğu da, Asya da siyasi ve jeopolitik hesaplarla sürdürülen savaş, batıda İslamifobi ile karakterize edilip sürdürülmektedir. Hem kendi coğrafyalarında hem de batıda Müslümanlara insani ve İslami yaşam hakkı tanımayan her türlü zihniyet ve saldırıya karşı insani, dik ve onurlu bir duruş.

Toplumsal tüm süreçlerde yeni hedefler göstermeye, toplumsal dönüşümü gerçekleştirecek hedefleri yüksek sesle dile getirecek olanlar ancak ilahi vahyin mektebinden çıkmış çağımızın seküler kuşatılmışlığından kendini koruyabilmiş Müslüman aydınlardır.

Birçok İslam ülkesinde muamelat ve ülke bürokrasilerinde İslami ahlaka, Müslümanca duruşa aykırı aynı zamanda evrensel etik kurallar dışında yaşanan gayri ahlaki olumsuz örnekler asla aziz ve asil İslam ahlakını temsil etmemekte sadece İslam coğrafyalarında yıllardır süregelen kültürel emperyalizmin Müslüman bireylerde bıraktığı tahribat, erozyon ve asimilasyonun sonucudur.

Her türlü siyasi hesaptan uzak seküler kuşatılmışlık ile kirlenmemiş Müslüman aydınlar eleştirel anlamda toplumun önemli bir dinamiğidir. Zira adaleti konuşacak, hukukun üstünlüğünü savunacak, özgürlükler konusunda hassasiyetlerini dile getirebilecek, ehliyet ve liyakatin önemini yüksek sesle söyleyebilecek özgür ve bağımlı olmayan bir dinamiktir Müslüman aydın.

Eğer ki Müslüman Aydınlar olarak global ölçekte bir iddiamız olacaksa, adalet kavramından hukukun üstünlüğüne, insan haklarından bilimsel özgürlüğe, toplumsal refahtan teknolojik gelişmelere kadar her alanda söyleyecek sözlerimizin de olması,  kültür-sanat, bilim, siyaset, felsefe alanlarında İslam’ı ve insanlık değerlerini içselleştirerek topluma nefes aldıracak yeni yaklaşımlar ortaya koymamız gerekmektedir.

Yüzyıllardır Müslümanlar aidiyet bağlamında ülke, ideoloji, etnik, mezhebi, seküler, cemaat aidiyetleri olarak çok parçalı bir halde yaşamaktadır.

Bu parçalı olma hali İslam dünyasının hem kendi coğrafyalarında hem de Avrupa da yeni meseleler ve sorunları da doğurmuştur. Müslüman aydınlar, karşılaşılan bu meselelere ortak bir üst bakış, bir yaklaşım geliştirmek için anlamlı sonuçlar üretebilmelidirler.

Günümüzde daha merkezi, tekçi bir ulus-devlet anlayışı hakim olduğu için farklılıkların bir arada yaşamasının daha da zorlaştığı İslamifobinin kurumsallaştığı bir dönem yaşıyoruz.

İslam ile uyumlu bir Dünya dan bahs edilecekse eğer, özellikle Avrupa’nın kültürel genetiğinde var olan ırkçılık, faşizm, Nazizm gibi unsurların da dışarda bırakılması gerekliliğine inanılması gerekir.

Bugün Avrupa da İslam’ın tartışılması sivil, kültürel ve değerlere yönelik bir tartışma gibi görünmüyor. Batı ve Avrupalı devletler bu tartışmaya daha fazla güvenlik boyutu ile yaklaşıyorlar. Zaten bu nedenle bu çalışmalar genellikle kültür, bir arada yaşama, çoğulculuk, farklılık değil, güvenlik bağlamında, istihbarat ve güvenlik kuruluşlarınca yürütülüyor.

Milyonlarca insanı ilgilendiren sivil, sosyal, kültürel, siyasal meselelere sadece güvenlik perspektifinden yaklaşmak meseleleri sadece derinleştirir ve İslami fobiyi daha katı bir şekilde gündemde tutmaktadır.

Avrupa’da, çöken aile, sahipsiz çocuklar, ensest, eşcinsel ilişkiler, uyuşturucu kullanımı dünyanın geri kalanı ile kıyaslanamayacak kadar yaygındır.

Avrupa, toplumsal değerler açısından, insani olan her şeyin hızla kaybolduğu, yüksek ekonomik tatmin düzeyi nedeniyle insanlara meşru ve normal ilişkilerin yetmediği adeta bir azgınlık çağını yaşıyor.

İslami değerler belki bu konularda, henüz işgal edilmemiş son kaledir. Bu nedenle topluma, aileye, insana dair iddialarını kaybetmiş bir dünya sadece bu günümüzü değil gelecekte de toplumsal çöküşü hızlandırır.

Toplumsal değerlerin bu kadar erozyona uğramasından, ahlaki çöküşten, aşırı bencillikten Müspet ve Mutedil Hristiyan ve Yahudi ekollerin de rahatsız olduğu muhakkak

Bütün bunların ötesinde, Müslümanlar, Afrika’da da, Amerika’da da, Çin’de de, Hindistan’da da, Ortadoğu’da, Avrupa’da da kendi gündemleri üzerinde tasarruf hakkına sahip olmalıdırlar.

İslam'ın evrensel sosyal mesajının doğru bir şekilde anlaşılması için doğru bir zeminde mücadele etmekten başka alternatifimiz yoktur.

Müslüman Aydınlar, Tüm dünya Müslümanlarının yaşadıkları coğrafyada konumunu belirleyen, Aynı zamanda ortak bir Müslüman kimliği ve hedefi için olduğu kadar toplumun bütün kesimlerinin de sağlıklı gelişimi için önemli bir dinamik olacaktır.

Vesselam

 



Bu yazı 5084 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI