Bugun...


Tarık Ziya Gücüm

facebook-paylas
NARSİSİZM BATI ve ABD
Tarih: 11-10-2020 19:00:00 Güncelleme: 11-10-2020 19:00:00


Dünyanın, yeniden şekillenmeye başladığı bir zaman diliminde, Bölgemiz ve  Ülkemiz açısından da çok önemli değişim ve karar süreçleriyle yüz yüzeyiz. Türkiye, tarihinden ve coğrafyasından kaynaklanan değerinin farkına varıyor, vizyon geliştiriyor, sorunlarıyla yüzleşiyor, kabuğunu kırmaya çalışıyor.

Zira Bir Antropolojik gerçekliktir , Dünya tarihinde,  tarihsel süreçlerin ve gelişen Olayların, acıların, yıkımların ve oluşumların kodlarının o coğrafyalardaki tarihin geçmişinde aranması gerektiği bilgisi… Gelecekte de bu yıkım ve acıların tekrar yaşanmaması için yeni neslin bu kodları bilmesi ve anlaması gerekiyor.

Korona virüsü ile, Dünyanın hiç beklemediği bir gündem ile meşgul olması ve sonuçlarının ne olacağı yönünde ürkütücü senaryoların masaya konulduğu, devletlerin artık ciddi  planlamaya gittiği  günümüzde, Geçmişi ve geleceği çok iyi gören gözlüklerle okumak elzemdir.

Sokrates “Bütün bilgiler doğada önceden vardır, İnsana düşen onu araştırıp, Bulup ortaya çıkartmaktır…” derken, İkbal “Bilgi için yapılan Tüm çabalar ve arayışlar kutsaldır.” Diyor.

Toplumsal olarak yaşadıklarımız, İnsan ve kültür evrensel bir bilgidir,  Bu Bilgi ise Çabalar, Arayışlar sonucunda ulaşılan bir sonuçtur.

Pandemi sürecinde yaşanan siyasi ve sosyal gelişmeler, özellikle Avrupa ve ABD nin, demokrasi ve sosyal düzen açısından geldiği noktayı, yeniden okumayı gerekli kılmıştır.  

Avrupa kendi içinde çatışmaların, savaş ve barbar bir kültürün yaşandığı çalkantılı bir dönemi 16’ncı yüzyılda  dışa vurmuştur. Bu çalkantılı dönem ve  Coğrafi keşiflerle başlayan hareketlenme, Amerika’nın keşfi ile sonuçlanmıştır.  Bu keşif yeni bir dönemin ve yeni bir dünya nın da sessiz habercisi olmuştu aslında.

Tarih boyunca görülen, hareketli toplumların yerleşik güçlere genelde egemen oldukları gerçeğidir. Bu durum tarihte birçok defa Sömürgeciliğin başladığı yıllardan itibaren Portekiz, İspanya, Hollanda, İngiltere gibi devletlerin deniz güçlerinin üstünlüğü ve denizaşırı dünyayı keşifleri sonucunu getirmiştir.

Avrupa, Ulaştığı bölgelerde, başta değerli madenler olmak üzere yeraltı ve yerüstü varlıklarına el koymakla yetinmemiş, barbarlıklarının bir sonucu tarihin en büyük soykırım ve katliamlarına da imza atmıştır.

Sümürgecilikleri; sadece maddi varlıklar üzerinde değil, ayak bastıkları her bölgede, oradaki insan ve kültür üzerinde de sosyal bir soykırım ve katliamada sebep olmuştur.

ABD nin keşfi ile Avrupa da ne kadar kanun kaçağı, eğitimsiz, katil, hırsız ve kaybedecek hiçbir şeyi olmayan  kişi varsa,  yeni dünyaya göç etti. Bu yeni barbar ve katiller ordusu, Amerika kültürü ve sisteminin genetik alt yapısı demek olacaktı.

ABD nin, bu sosyal ve siyasi gelişiminin , en belirleyici özelliklerinden biride Narsisist kültür oldu.

Narsisis’tik kişiliği, genelde kendini üstün, önemli hatta kendine aşık olarak tanımlasak da; özde aşağılık kompleksleri olan, özünde kendini sevmeyen, yetersiz hissetmekten kaynaklanan patolojik ve hastalıklı bir durum söz konusudur.

ABD nin kuruluş tarihinden gelen bu sosyal ve siyasi kodların günümüze yansımasını TRUMP ta görmekteyiz,

Zira; İşlevsel olan Narsisistler, her ne kadar liderlik vasıfları göz önüne serse de, kötü huylu olarak adlandırabileceğimiz kesim oldukça yıkıcıdır. Kötü huylu Narsisistler hakkında bilinenler,  daha ihtişamlı, paranoyak, agresif, talepkar ve gerçeklikten olabildiğince uzak olduklarıdır.

Trump’ı  “sıradan narsisist” olarak adlandırılabileceğimizin ötesinde bir kategoride tanımlamak lazım. Trump için en uygun kategori “yıkıcı diktatör” olurdu herhalde, çünkü Trump, tıpkı Hitler gibi, liderliği vasıtasıyla ilerlediğini iddia ettiği ülkeyi riske ederken, tehlike olarak gördüğü her şeyi yok edecek bir diktatör kişiliğine sahip. Bu da onu, sosyal Psikolojinin,  tanı koymasını sağlayan özelliklerin ötesinde, çok daha tehlikeli bir bölgeye dahil ediyor.

Evanjelistler tarafından iktidara getirildiği ilk günden itibaren, göçmenlere karşı “sıfır tolerans’’ politikasıyla, kafeslerde gözaltına aldığı çocuklar bu durum için en uygun örneği teşkil ediyor.

Ve Dünya bunu “ruh cinayeti“ olarak adlandırdı.

Ne hikmetse;2016 seçimlerinden sonra bir grup ruh salığı uzmanı Obama’ya: Trump’ın zihinsel dengesizlik belirtileri gösterdiğini, buna ek olarak kaygı, dürtüsellik, farklı görüşlere, bilakis eleştirilere karşı aşırı hassas ve duyarlı olduğunu, hayal ve gerçeği birbirinden ayıramaması gibi endişelerini ifade edecek bir yazı yazdılar. Amerika Basınında  yer alan bu satırlar,  Narsisistik kişilik bozukluğunu tanımlayan en belirgin özelliklerdir.

Narsisistik kişilik bozukluğu olan insanlar, Kendilerini, kurallara bağlı olmayan, dünyayı yeniden şekillendirebileceklerine inanan belki de bunu gerçekleştirdiğini düşünen büyük kahramanlar olarak ta görürler. İktidara geldiklerinde ise yanlarında kaosu da getirirler.

Psikoloji ilmi, her tür zihinsel dengesizliği bir kişilik bozukluğu olarak tanımlamıyor elbette, zira bunun için bilinen bir sebep veya tedavi yoktur. Sadece teşhisler vardır.

Tarih bilimindeki sebep sonuç ilişkilerini göz önünde bulundurarak Vardığımız  bir diğer teşhiste; 21. Yüz yılda oluşacak yeni dünya sisteminde ABD nin olup olmayacağı gerçeğidir.

Vesselam.

 



Bu yazı 313 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI