Malum, Dünyada 2 Milyar civarında Müslüman yaşamakta ülkemizle beraber yaklaşık 57-60 civarında halkı Müslüman olan ülke bulunmaktadır. Ancak ne kadarı Müslümanlığa uygun yaşamaktadır?  
Müslüman kimdir? Müslüman, İslâm dinini kabul eden, Allah'a teslim olmuş kişidir. Peki biz fert, toplum veya devletler olarak Allah’a teslim olmuş muyuz? Veya ne kadar teslim olmuşuz? Kısmi teslimiyetimiz yeterli midir? Ehlinden sormak lazım.
Mesela birçok Müslüman ülkede, Kuranı güzel okuyanlar arasında yarışmalar yapılır ve ödüller dağıtılır, ama siyasette, yargıda, eğitimde, ticarette, çarşı ve pazarda hayatın her alanında, “Kur'an'ın yaşanması gerekir” diyenlere ihraç, hapis ve idam cezası verilmekte. Neden? 
Mekkeli Müşriklerin de Resulullah (sav) Efendimize yaptığı teklifler ve yaptıkları mücadelenin temelinde, “hayatımıza ve kurulu düzenimize karışma” talebi vardı.

Yine Mısır hükümetinden örnek verirsek, resmi açılışlarda ve törenlerde, ülkenin en Meşhur hafızlarını çağırır Kuranla açılışları yaparken, aynı Mısır “Kuranı Kerim, okunsun, anlaşılsın ve hayatın her alanında uygulansın” diyen Seyyit Kutup’u ise idam etmiştir. Neden hiç düşündük mü?

Yine hatırlarsak, Seyyid Kutup idam sehpasına götürülürken, bir Ezher müftüsü de kelime-i şehadet getirmesi için yanında gider, Müftü: “Ölmeden önce “Kelime-i Şehadeti getir” demiş
Seyyid Kutub: “Sen bu komediyi tamamlayan son figür müsün? Sen o dediğin kelime ile ekmek yiyorsun, o kelimeyi söylediğin için Ezher'de sana maaş veriyorlar. Ben ise O kelime için ipe çekiliyorum...” demişti. Aynı kelimenin iki kişi arasında nasıl farklı anlaşılabildiğini görüyor muyuz?

Yine Seyyit Kutup “Onlar Amerikancı İslam'ı istiyorlar. Onlar abdesti bozan şeylere fetva veren, ama Müslümanların siyasi, iktisadi ve ictimai durumlarına fetva vermeyen İslam'ı istiyorlar” demişti
Kısacası bu Müslüman ülkelerindeki Krallar, Sultanlar ve İktidarlar, kurulu beşeri sistem ve sömürü düzenlerine, hukuksuzluk ve adaletsizliklerine, yeme ve içmelerine, çalma ve çırpmalarına, yolsuzluk ve hırsızlıklarına, saray, lüks ve şatafatlarına karışılmasını veya sınırlandırılmasını istemiyorlar.
Evet bu iktidar sahipleri hepsinin ortak noktası, Allaha inanıyorlar ama hayatın her alanına hükmetmeyen bir Allah’ı,
Hayatın her alanına hükmetmeyen bir inancı,
Hayatın her alanına hükmetmeyen bir dini,
Hayatın her alanına hükmetmeyen bir Peygamberi,
Hayatın her alanına hükmetmeyen bir Kuran’ı
Manası anlaşılmayan bir Ezan’ı 
Manası ve hikmeti anlaşılmayan bir Namazı istiyorlar.
Onlar, Müslümanları uyutan, sömürülerine, yalan ve talanlarını sorgulamayan bir din istiyorlar. 
Müslümanlar için İslam, hayatın bir parçası değil, her yönüyle hayatın bütünüdür. İslam, Müslümanın günlük 24 saatini, doğumundan ölümüne kadar hayatının her alanını ve her yününü kapsar ve belirler. Tuvalet adabından devlet yönetimine, ibadetinden cihadına, ilimden ekonomisine, yemesinden giyimine varıncaya kadar, insanın tüm hayatını kuşatır. İslam, Müslümanın inancı, ibadeti, ahlakı, hukuku, ticareti, insan ilişkilerine varıncaya kadar her yönünü şekillendirir. İslam, parçalanmaz ve herhangi bir başka fikirle sentez yapılamaz. Ekleme ve çıkarma, ifrat ve tefrit, hurafe ve bid’atları kabul etmez. Allah tarafından tamamlanmış ve eksiksiz bir nizamdır. 
Eğer günümüz Müslümanları İslam’ı doğru bir şekilde anlarsa, hiç kimse Allah’la, dinle, imanla ezanla onu kandıramaz. 
Allah, din, Kuran, Peygamber veya ezan diyen kişinin sadece lafına bakmaz, lafını ameliyle, icraatıyla kıyaslayacak ona göre tavır alacaktır. Kişinin eksiklik ve yanlışlarını İslam’a mal etmeyecektir. 
Kısacası Müslümanım demek, sağı solu, altı üstü makaslanmış dini değil, Allah’ın gönderdiği, Resulullah’ın tebliğ ettiği dini ölçü alacak, ismine uygun olarak hayatının tamamında Allaha teslim olacaktır. 
Vesselam