Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan yıllardır “Hizmet odaklı siyaset” anlayışıyla hareket ediyor. Halkın en ücra köşesine kadar hizmeti götürmeyi, mağdur ve mazlumların sesine kulak vermeyi ilke edinmiş bir lider olarak, bu ülkenin dört bir yanına yatırımların, projelerin, hizmetlerin ulaşması için gece gündüz çalışıyor. Ancak şu soruyu sormak artık bir zorunluluk haline geldi: Erdoğan bu kadar gayret ederken, bu hizmeti halkın ayağının altından çekenler kim? Kim ya da kimler bu sistemi baltalıyor?

Bakın, hizmet bir sistem meselesidir. En tepedeki lider ne kadar iyi niyetli, çalışkan ve kararlı olursa olsun, o hizmetin halka ulaşması için aradaki mekanizmanın da aynı özveriyi göstermesi gerekir. Ama görüyoruz ki, bazı odaklar bu düzeni aksatıyor. Halkın hak ettiği hizmeti ya geciktiriyor ya da tamamen engelliyor. Bunun adı bürokratik hantallık mı? Yoksa kasti bir sabotaj mı?

Vatandaşın yaşadığı sorunlara bir bakalım. Dilekçeler, şikayetler ya da talepler aylarca cevapsız kalıyor. Bir sağlık hizmetine, bir altyapı çalışmasına ya da bir yatırım projesine ulaşmak isteyen vatandaş, kapı kapı dolaşıyor. Sorununu çözmek için bir “tanıdık” bulmak zorunda kalıyor. Bu, kabul edilebilir bir durum mu? Recep Tayyip Erdoğan’ın yıllardır mücadelesini verdiği “milletin efendisi değil, hizmetkarıyız” anlayışına bu ihanet değil midir?

Buradan sormak lazım: Bu hizmetlerin önünde duranlara neden müsamaha gösteriliyor? Bu halkın hakkını gasp edenler, neden hâlâ görevlerinin başında? Kim bu halkın ayağının altındaki halıyı çekenler? Söz konusu olan, milletin en temel haklarıdır. Sağlık, eğitim, adalet, altyapı... Bunlar bir lütuf değil, anayasal birer haktır. Peki, bu hakları çalanlara neden göz yumuluyor?

Şunu açıkça ifade edelim: Cumhurbaşkanımızın çizdiği vizyon nettir. Türkiye’nin her köşesine adalet ve eşit hizmet götürmek. Ama bu vizyonun hayat bulması için yereldeki her bir bürokratın, belediye başkanının, kurum yöneticisinin de aynı hassasiyeti göstermesi gerekir. Siyasi ya da kişisel çıkarlar uğruna halkın hakkını gasp edenler, birer ihanetçidir. Bunlar, milletin hakkını gasp etmekle kalmıyor, aynı zamanda Recep Tayyip Erdoğan’ın halkla kurduğu bağı da zedelemeye çalışıyor.

Artık bu sisteme neşter vurmanın zamanı gelmiştir. İşini hakkıyla yapmayan, hizmeti aksatan, halkı çaresiz bırakan herkes tek tek tespit edilmeli ve gereği yapılmalıdır. Çünkü halk, adalet istiyor. Halk, hakkını aramak için tanıdık bulmak zorunda kalmak istemiyor.

Cumhurbaşkanımızın dediği gibi, “Biz bu millete efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geldik.” O halde, bu hizmetkar anlayışını baltalayanların kim olduğunu ortaya çıkarıp hesap sormak da hepimizin boynunun borcudur. Çünkü milletin sabrı taşarsa, kimsenin buna engel olamayacağını da unutmamak gerekir.

Bugün, hizmetin önündeki engelleri kaldırmak bir tercih değil, bir zorunluluktur. Halk artık net bir cevap bekliyor: Bu düzen değişecek mi, yoksa millet yine bir “adam” bulup işini çözmek zorunda mı kalacak? Bu sorunun cevabı, geleceğimizi şekillendirecek.