Bugun...


Yasin Güler

facebook-paylas
Devletin Ekmeğini Yemek
Tarih: 30-01-2025 00:01:00 Güncelleme: 30-01-2025 00:01:00


 

Devlet, bir milletin çatı kurumudur; toplumun düzenini sağlar, güvenliği temin eder ve bireylere yaşanabilir bir ortam sunar. Bu yüzden devlet, sadece yöneticilerden ya da bürokrasiden ibaret bir yapı değildir; vatandaşlarıyla, topraklarıyla, kurallarıyla bir bütündür. Ne kadar eleştirirsek eleştirelim, ne kadar eksikleri olduğunu düşünsek de en kötü devlet bile, devletsizlikten iyidir. Tarih boyunca gördüğümüz gibi, devletin olmadığı yerde kaos, anarşi ve güvensizlik baş gösterir. Bu yüzden devletin varlığı, her birey için bir teminattır. Ancak devletin ekmeğini yemek sadece ondan faydalanmak değildir; aynı zamanda ona sadakatle bağlı olmayı, onun menfaatine hareket etmeyi de gerektirir.

Devletin Yokluğu, Tarihten Dersler

Tarih, devlet otoritesinin zayıfladığı veya tamamen yok olduğu dönemlerin acı sonuçlarını bize göstermiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerini ele alalım. Merkezi otoritenin zayıflaması, devletin içinde çıkar gruplarının güçlenmesine ve dış güçlerin ülke üzerinde oyunlar oynamasına yol açtı. Sonunda, Osmanlı Devleti çöktü ve büyük bir imparatorluğun yerini işgal edilmiş topraklar aldı. Ancak milletimizin fedakârlığı, Kurtuluş Savaşı ile devletimizi yeniden kurmamızı sağladı.

Daha yakın tarihten de örnek verebiliriz. Irak, Libya ve Suriye gibi ülkelerde devlet otoritesinin zayıflaması veya tamamen yok olması, milyonlarca insanın hayatını altüst etti. Güçlü bir merkezi yönetimin olmadığı yerlerde silahlı gruplar, dış güçler ve terör örgütleri devreye girerek kaos ortamını besledi. Halk, devletin gücünü ve önemini en acı şekilde tecrübe etti. Bugün hâlâ bu ülkelerdeki insanlar, bir zamanlar sahip oldukları huzuru ve güvenliği özlemle anıyorlar.

Bu örnekler, bizlere devletin önemini hatırlatıyor. En kötü devlet yönetimi bile, hiç devlet olmamasından iyidir. Çünkü devlet, bireylere bir kimlik, bir aidiyet ve bir gelecek sunar. Eğer bir insan devletini kaybederse, sahip olduğu her şeyi yitirebilir.

Devlete İhanetin Sonu Yalnızlıktır

Devletin ekmeğini yemek, onun sunduğu imkânlardan faydalanmak anlamına gelir. Ancak bu durum, sadece devletten maaş almak, kamu hizmetlerinden yararlanmak ya da onun güvencesi altında yaşamak değildir. Aynı zamanda devlete sadakat göstermeyi, onun çıkarlarını korumayı ve ona zarar verecek her türlü girişimden kaçınmayı da gerektirir.

Ne yazık ki, bazen bireyler ya da gruplar, devletten faydalanırken ona ihanet etmeyi bir hak gibi görebilirler. Devletin kaynaklarını kullanıp ona zarar vermeye çalışanlar, aslında kendi geleceklerini de tehlikeye atmaktadırlar. Çünkü devlete ihanet eden, sonunda yalnız kalır.

Bunun en somut örneklerinden biri, hainlik edenlerin tarih boyunca nasıl dışlandığıdır. Devlete ihanet edenler, belki kısa vadede bazı kazançlar elde edebilirler, ancak uzun vadede hiçbir toplum onları kabul etmez. Kendi devletine ihanet eden biri, başka bir ülkeye sığındığında bile güvenilmez olarak görülür. Çünkü bir kere ihanet edenin, tekrar ihanet etmeyeceğini kim garanti edebilir?

Tarihimizde de bunun örnekleri vardır. Osmanlı döneminde, devlete ihanet eden bazı paşalar ya da bürokratlar, başka devletlere sığınmışlardır. Ancak o devletler bile onlara güvenmemiş, bir süre sonra ya ortadan kaldırmış ya da unutulmaya terk etmiştir. Çünkü ihanet, karşılığında sadakat beklenemeyecek bir davranıştır.

Devleti Eleştirmek Ayrı, Devlete İhanet Ayrıdır

Burada önemli bir noktaya değinmek gerekiyor: Devlete sadakat, eleştirisiz bir bağlılık anlamına gelmez. Vatandaşlar, devletin daha iyi yönetilmesi, daha adil olması ve daha güçlü hale gelmesi için eleştiride bulunabilirler, hatta bulunmalıdırlar. Çünkü sağlıklı bir devlet, halkının sesine kulak veren, eksiklerini düzeltebilen bir devlettir.

Ancak eleştiri ile ihanet arasındaki ince çizgiyi iyi ayırt etmek gerekir. Devleti yıkmaya çalışmak, dış güçlerle iş birliği yaparak ona zarar vermeye kalkışmak, sadece bireysel değil, toplumsal bir felakete yol açar. Çünkü devletin zayıflaması, sadece yöneticileri değil, bütün toplumu olumsuz etkiler.

Bugün dünyaya baktığımızda, güçlü devletlerin vatandaşlarını nasıl koruduğunu görebiliriz. Ekonomik krizler, doğal afetler ya da salgın hastalıklar karşısında güçlü devletler, halkına güvence sunarken, zayıf devletler halkını kaderine terk etmek zorunda kalıyor. Bu nedenle, bireyler olarak devlete sahip çıkmak, onu güçlendirmek için çalışmak hepimizin sorumluluğudur.

Devletin Gücü, Halkının Sadakatine Bağlıdır

Devletin ekmeğini yemek, onun sunduğu nimetlerden faydalanmanın yanı sıra ona sadakatle bağlı olmayı gerektirir. Devletin varlığı, bireylerin güvenliği ve refahı için en önemli unsurdur. En kötü devlet bile, devletsizlikten iyidir çünkü devletin olmadığı yerde kaos, güvensizlik ve belirsizlik hâkim olur.

Bu nedenle, vatandaş olarak devlete karşı sorumluluklarımızı unutmamalıyız. Onu eleştirebilir, eksiklerini dile getirebiliriz ancak zarar verecek eylemlerden kaçınmalı, onun güçlenmesi için elimizden geleni yapmalıyız. Unutmayalım ki, güçlü devlet güçlü bireyler yetiştirir ve bireyler güçlü oldukça devlet daha sağlam temellere oturur.

Devlete ihanet edenin ise sonunda elde edeceği tek şey yalnızlık ve pişmanlıktır.



Bu yazı 1964 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
HABER ARA
YUKARI