escort bayan
Bugun...


Yasin Güler

facebook-paylas
Davul Zurna ile Karşılananlar Kim? Kimin Hakkını Savunuyoruz?
Tarih: 18-11-2024 00:02:00 Güncelleme: 14-01-2025 13:25:00


Tarih, unutkanların üstünde ağır bir yük taşır. Bir milletin hafızası zayıflarsa, geçmişte yaşanan acılar ve yapılan hatalar tekrar eder. Kürt halkının tarihine baktığımızda, bu hafızanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlıyoruz. Ne yazık ki bugün, Kürt halkının onurunu ve haklarını savunma iddiasıyla ortaya çıkan bazı çevrelerin, tarihte bu halka en büyük zulmü reva görmüş zihniyetlere karşı sergilediği yaklaşım, bu hafızanın ne kadar zayıfladığını gözler önüne seriyor.

 


Bir an durup düşünelim: Devlet düşmanlığı yapmaktan çekinmeyen, tarihin çeşitli dönemlerinde Kürt halkını baskı ve şiddetle yıldırmaya çalışan, alimlerini darağacına gönderen bir zihniyetle bugün nasıl bir ilişki kurulabilir? Daha da ötesi, bu zihniyetin bugünkü temsilcilerini davul zurnalarla karşılayıp üstüne kurbanlar kesmenin nasıl bir mantığı olabilir? Bu sorunun cevabını aramak, sadece bugüne değil, geleceğimize de ışık tutacaktır.

 


Unutulan Tarih Zulümle Gelen Sessizlik

 


Geçmişe dönüp bakmak, bazen rahatsız edici olabilir; ama bu rahatsızlık hakikati görmenin bedelidir. Şeyh Said ve onunla birlikte idam edilen alimlerin hikayesi, yalnızca Kürt halkının değil, bu toprakların vicdanının da bir parçasıdır. Bu insanlar sadece kimliklerinden ötürü değil, inançlarına, kültürlerine ve halklarının onuruna sahip çıktıkları için hedef alınmışlardır. Ancak o dönemin zihniyeti, bu değerleri bir tehdit olarak görüp susturmayı tercih etti. Bu zihniyet, yalnızca Şeyh Said’le sınırlı kalmadı. Kürt halkının hafızasında derin yaralar açan baskılar, inkâr politikaları ve kültürel asimilasyon çabaları yıllar boyunca devam etti. Köyler boşaltıldı, diller susturuldu, ağıtlar yasaklandı. Bütün bunları yapanların savunduğu şey, sözde bir “birlik ve beraberlik” anlayışıydı; ancak bu anlayış, halkın kendi kimliğine ve değerlerine düşmanlık etmekten başka bir şey değildi.

 


Bugün, bu geçmişe rağmen, tarihin o karanlık dönemlerini temsil edenlerin halk nezdinde bu kadar kolay meşruiyet kazanabilmesi düşündürücüdür. Daha da düşündürücü olan, bu zihniyetin temsilcilerinin, Kürt halkını savunma iddiasıyla ortaya çıkan sözde siyasi aktörler tarafından davul zurnalarla karşılanmasıdır.

 


Davul Zurna ile Karşılananlar! Kimin Hakkını Savunuyoruz?

 


Bir halkın acılarına sebep olan bir ideoloji ya da onun temsilcileri, ne kadar değişim geçirmiş olursa olsun, önce geçmişte yaptıklarının hesabını vermelidir. Ancak bugün görüyoruz ki, Kürt halkının acılarına sessiz kalmış, hatta bu acılara sebep olmuş bir zihniyetin mirasçıları, bazı çevrelerce baş tacı ediliyor. Daha da ötesi, bu çevreler “Kürt Partisi” ya da “Kürt halkının temsilcisi” sıfatıyla karşımıza çıkıyor. Davul zurna, bu topraklarda sevinçlerin, birlikteliklerin ve umutların sembolüdür. Ancak bu sembol, tarih boyunca zulme sebep olmuş bir ideolojiyi ya da onun temsilcilerini karşılamak için kullanıldığında, halkın değerlerine ve geçmişine açık bir saygısızlık halini alır. Bu noktada sorulması gereken soru şudur: Bu insanlar, gerçekten kimi temsil ediyorlar? Hangi hakları savunuyorlar? Bu savunuculuk, halkın mücadelesini ileri taşımak için mi, yoksa kişisel ya da siyasi çıkarlar için mi yapılıyor?

 


Bir halkın mücadelesi, yalnızca haklarının savunulması değil, aynı zamanda bu hakların samimi bir şekilde korunmasını da gerektirir. Samimiyetten uzak bir savunuculuk, halkın güvenini zedeler ve temsil iddiasını boşa çıkarır. Kürt halkı, yıllardır adalet ve özgürlük mücadelesi veriyor. Ancak bu mücadele, halkın değerlerine ve geçmişine ihanet edenlerle yan yana yürünerek başarıya ulaşamaz.

 


Samimiyet ve Adalet: Gerçek Temsilin Ölçüsü

 


Hak savunuculuğu, yalnızca bir söz ya da slogan meselesi değildir; bu, derin bir vicdan, samimiyet ve kararlılık gerektirir. Eğer bir topluluk ya da bireyler, geçmişte yapılan zulümlere göz yumanları ya da bu zulümlerin mirasçılarını bağrına basıyorsa, savundukları şeyin ne kadar gerçek olduğunu sorgulamak herkesin hakkıdır. Çünkü adalet, kişisel çıkarların ya da anlık siyasi hesapların ötesinde bir duruş meselesidir. Unutmamak gerekir ki, temsil sorumluluk getirir. Bu sorumluluk, sadece halkın taleplerini dile getirmekle sınırlı değildir. Aynı zamanda bu halkın tarihine, değerlerine ve mücadelesine sahip çıkmayı da gerektirir. Eğer bu değerler ayaklar altına alınıp unutulursa, geriye kalan yalnızca kuru bir temsiliyet olacaktır. Bu temsiliyetin halkın vicdanında yer bulması ise mümkün değildir.

 


Tarih Tekrar Eder mi?

 


Tarih, bize defalarca kez ders vermeye çalıştı. Ancak bu dersleri öğrenmek ve hatalardan kaçınmak, bizlerin sorumluluğundadır. Kürt halkının mücadelesi, sadece adalet arayışıyla değil, aynı zamanda bu adaleti sağlamaya yönelik samimi bir çabayla anlam kazanabilir. Bugün yaşananlar ise, bu samimiyeti sorgulamak için önemli bir fırsattır. Bugün “temsilci” ya da “hak savunucusu” sıfatıyla sahneye çıkanların geçmişle yüzleşmeden, halkın değerlerine ihanet edenlerle yan yana durarak yol alması kabul edilebilir değildir. Bu, halkın mücadelesini gölgeleyen, onu anlamsızlaştıran bir yaklaşımdır.

 


Hafızasızlık, halkların en büyük düşmanıdır. Geçmişin acılarına sahip çıkmak ve onlardan ders alarak geleceğe yürümek, hem Kürt halkının hem de bu topraklarda yaşayan herkesin ortak sorumluluğudur.



Bu yazı 14643 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
HABER ARA
YUKARI