Türkiye siyaseti, son günlerde yaşanan olaylarla birlikte yeni bir döneme girmiş durumda. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, şeffaflık ve dürüstlük iddialarıyla yola çıkmıştı, ancak bugün karşı karşıya olduğu suçlamalar, onun bu söylemlerinin ne denli boş olduğunu gözler önüne seriyor.

Sahte Diploma ve Yolsuzluk İddiaları

Öncelikle, İmamoğlu’nun yurt dışından aldığı diplomanın sahte olduğu ortaya çıktı. İstanbul Üniversitesi, denklik işlemlerinin usulsüz yapıldığını tespit ederek İmamoğlu’nun diplomasını iptal etti. Bu durum, onun olası Cumhurbaşkanlığı adaylığının önüne büyük bir engel koyarken, Türkiye’de siyasetin ne denli çarpık ilişkilerle örülü olduğunu bir kez daha kanıtladı.

Ancak mesele sadece sahte diploma ile sınırlı değil. 19 Mart 2025’te, Ekrem İmamoğlu ve beraberindeki 100’den fazla kişi, yolsuzluk ve terör örgütü PKK’ya yardım suçlamalarıyla gözaltına alındı. MASAK raporları ve savcılık soruşturmaları, İmamoğlu’nun ve çevresindeki isimlerin belediye kaynaklarını nasıl bir rant düzenine dönüştürdüğünü ortaya koyuyor.

İmamoğlu ve ekibi, belediyeye ait iştirakler üzerinden naylon faturalar kesmiş, ihale bedellerini şişirmiş ve kamu kaynaklarını belirli kişi ve kuruluşlara aktarmış. Özellikle, Medya AŞ, Kültür AŞ, KİPTAŞ ve İSFALT gibi şirketler üzerinden dönen usulsüzlükler, devletin ilgili kurumları tarafından tek tek ortaya çıkarılıyor.

DEM Parti’nin Tavrı: Şaşırtıcı mı?

Asıl dikkat çekici olan ise bu süreçte CHP’nin sessiz kalırken, DEM Parti’nin İmamoğlu’na sahip çıkması oldu. Bir zamanlar CHP ile DEM’in arasına mesafe koyduğunu iddia edenler, şimdi bu iki partinin nasıl iç içe geçtiğini izlemek zorunda kalıyor. DEM Parti, operasyonları "yargı ve iktidar ortak yapımı sivil darbe" olarak nitelendirirken, CHP içinde de İmamoğlu’na destek veren bazı isimler, partinin iç dengelerini zorlamaya başladı.

Peki, DEM Parti neden İmamoğlu’nu bu kadar sahiplendi? Daha düne kadar "biz CHP ile ittifak içinde değiliz" diyenler, bugün neyin hesabını yapıyor? Ortak hedefleri hükümeti devirmek olan bu partiler, yeri geldiğinde darbe çığırtkanlığı yapmaktan, yeri geldiğinde dış güçlerin sözcülüğünü üstlenmekten çekinmiyor.

Yolsuzluk Dosyaları ve Belediye Kaynakları

İmamoğlu’nun Beylikdüzü Belediye Başkanlığı döneminden itibaren çevresindeki isimleri kritik görevlere getirdiği ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduktan sonra da aynı düzeni devam ettirdiği belirtiliyor. İBB’den alınan ihalelerin belirli şirketlere yönlendirilmesi, iş adamlarından zorla para talep edilmesi ve bu paraların "gizli kasa" adı verilen sistemlerle aklanması gibi suçlamalar, onu ciddi bir hukuki sürecin içine sokmuş durumda.

Geçmişte CHP'nin İstanbul il binasında çekilen "para sayma" görüntüleriyle gündeme gelen isimlerin de bu soruşturma kapsamında ifade vermesi, işin ne kadar derin olduğunu gözler önüne seriyor. Öyle ki, iş dünyasından bazı isimler, belediye desteği almak için belirli miktarlarda ödeme yapmak zorunda bırakılmış.

Maske Düştü!

Geldiğimiz noktada artık maskeler düşmüş durumda. DEM Parti ve CHP arasındaki ilişki, yalnızca taktiksel bir ortaklık mı, yoksa derin bağlarla örülmüş bir ittifak mı? Bu sorunun cevabını zaman gösterecek. Ancak şu an açık olan bir şey var: Türkiye’de siyasi saflar netleşiyor ve milletin karşısında kimlerin birlikte hareket ettiği iyice ortaya çıkıyor.

İmamoğlu’nun gözaltına alınması ve ardından yaşanan gelişmeler, Türkiye siyasetinin çıkar ilişkileriyle nasıl örüldüğünü bir kez daha gösterdi. Halkın bu süreçte oynayacağı rol, ülkenin geleceği açısından büyük bir anlam taşıyor. Bugün İmamoğlu için sokaklara dökülenler, aslında hangi düzenin çarklarını korumaya çalıştıklarını da açıkça ortaya koyuyorlar.

Şimdi önemli bir soru var: Türkiye, kirli siyasi ilişkilerden, yolsuzluk ve rant düzeninden temizlenebilecek mi? Bu sorunun cevabını, önümüzdeki süreçte yaşanacak gelişmeler verecek. Ama bir gerçek var ki, halk artık bu kirli oyunu izlemekle yetinmeyecek.