Türkiye’nin son yıllarda attığı adımlar, bir yandan modernleşme ve kalkınma hamleleriyle övünürken, diğer yandan ülkemizin iç dinamiklerindeki bazı kaos unsurlarını da gözler önüne seriyor. Ancak burada her şey göründüğü kadar basit değil; çünkü bazen tatlı görüntüler, ardında acı gerçekleri saklayan siyah pamuk şekerinin maskesine benzetilebilir.

İmajların ve Gerçeklerin Çatışması

Gündelik söylemde "demokrasi" ve "halk iradesi" gibi kavramlar, adeta yumuşacık, pamuk şekerine benzetilir. Bu tatlı kelimeler, gerçek anlamda özgürlüğün ve adaletin ne olduğunu sorgulamaya başladığımızda yerini keskin, acı bir gerçekle bulabiliyor. Geçmişte Beyaz Torosların, faili meçhullerin ve gözaltı korkularının gölgesinde iz bırakan politikaların izleri, bugün de yerini farklı bir formda göstermeye devam ediyor. Fakat, akılcı bir gözlemci için soru şu: Pembe retoriklerin ardındaki asıl niyet ne?

Kayyum Politikasının İrrasyonallığı Değil, Zaruret Olduğu Gerçeği

Belediyelerin halk adına yönetilmesi, şeffaflık ve hesap verebilirliğin esas alınması gerektiği inancıyla yola çıkmıştı. Ancak uygulamadaki sapmalar, ne yazık ki ülkede pek çok belediyeyi, devletin uzun zamandır süregelen istikrar politikalarına zarar verecek şekilde yeniden yapılandırmaya itti. İşte bu noktada kayyum atamaları devreye giriyor.

Kayyumlar, seçilmiş yöneticilerin yerini alarak kamu kaynaklarının gerçek anlamda halk yararına kullanılmasını sağlamakla görevli oluyor. Bir bakıma, "demokrasi" söylemi altında sunulan pamuk şekeri vaatlerin aksine, devletin varlığını ve bekasını koruyan akılcı müdahaleler olarak görülmeli. Zira, eğer belediyeler ideolojik çıkarlar için kullanılmaya devam ederse, bu durum ülkemizin geleceğine yönelik ciddi bir risk oluşturuyor.

İmalı Bir Dönüşümün Gözlemleri

Şunu aklımızdan çıkarmamalıyız ki, Saraçhane gibi yerlerde toplanan kalabalıkların içinde, bilinçli olarak finans edilen ve yönlendirilen gruplar bulunuyor. Onlar, geçmişin kaos yaratma yöntemlerini gün yüzüne çıkarmaya çalışırken, aslında devletin kurduğu istikrarı sarsmaya yönelik bir oyunun parçası haline gelmiş durumda. İmalı bir bakışla bakıldığında, bu kalabalıkların hep aynı sofistike retorikle, pamuk şekeri tatlılığında vaatlerde bulunmaları, gerçekte devlete karşı yükselen bir huzursuzluğun göstergesi değil midir?

Öte yandan, hükümetin attığı adımlar, bu durumun akılcı bir şekilde ele alınması gerektiğinin altını çiziyor. Kayyum atamaları, pek çok açıdan, devlete ve milletin refahına hizmet eden bir strateji olarak değerlendirilebilir. Çünkü hiçbir kurum, kamu kaynaklarını yetkisiz güçlerin eline bırakmamalı; aksi halde, ülkemizin geleceği söz konusu olur.

Akılcı Bir Sonuç

Görünüşte yumuşak, pamuk şekerine benzetilebilecek söylemler, ardında gerçekleri gizleyen bir maskenin parçası olabilir. Ancak akıl yürütüldüğünde, ülkemizin içinde bulunduğu durumun karmaşıklığı, devletin alması gereken önlemleri de beraberinde getiriyor. Kayyum politikası, belki de bu karmaşık yapının içinde, devletin bekasını korumak adına, halkın yararına mantıklı bir müdahale olarak karşımıza çıkıyor.

Siyah pamuk şekeri maskesi düştüğünde, gerçeğin ne olduğu anlaşılıyor. Devletin kararlı ve akılcı adımları, ülkemizin geleceğine yapılacak en doğru yatırımdır. Belki de bu, yalnızca bir zorunluluk değil, aynı zamanda bir erdemdir. Sonuç olarak, pamuk şekeri tatlı görünümlü vaatlerin ötesine geçip, akılcı politikaların ülkemizi daha aydınlık yarınlara taşıyacağına dair inanç, yavaş yavaş yerini sağlam temellere dayalı bir gerçekliğe bırakıyor.