Söz, insanın ruhuna dokunan bir ayna gibidir. Güzel bir söz kalpleri yumuşatır, kötü bir söz ise kalpleri taşlaştırır. Bu yüzden sözün, hakikati ve merhameti taşıyan bir elçi olması gerektiği unutulmamalıdır. Kur’an-ı Kerim de sözün bu gücüne işaret ederek insanlara iyilikle, güzellikle konuşmayı emreder.

Bakara Suresi’nde geçen şu ayet, bunu net bir şekilde vurgular:
"İsrailoğullarından Allah'tan başkasına kulluk etmeyin, anne babaya, yakınlara, yetimlere, düşkünlere iyilik edin, insanlarla güzel güzel konuşun, namazı kılın, zekâtı verin diye söz almıştık. Sonra pek azınız müstesna, döndünüz; hâlâ da yüz çevirip duruyorsunuz" (Bakara, 83).

Bu ayette özellikle "insanlarla güzel güzel konuşun" ifadesi dikkat çeker. Bu, yalnızca sözde değil, bir müminin yaşam dilinde de sevgiyi ve merhameti esas alması gerektiğini öğretir.

Peygamberlerin Merhamet Dili

Peygamberlerin kıssalarında da bu merhamet dilinin izlerini görmek mümkündür. Hz. Nuh, kendisine inanmayan oğluna "oğlum" demek yerine "yavrum" diyerek seslenmiştir. Bu, onun içindeki sevgi ve üzüntünün bir tezahürüdür. Hz. İbrahim, putperest olan babasına "baba" değil, "babacığım" diyerek hitap etmiş; bu yolla hem hakikati tebliğ etmiş hem de sevgisini yansıtmıştır. Hz. Lokman da oğluna nasihat ederken, "canım yavrum" ifadesini kullanarak onun kalbine dokunmayı başarmıştır.

Bu örnekler bize şunu gösterir: Haklı çıkmak veya üstün gelmek amacıyla kullanılan bir dil, çoğu zaman kalplerde duvarlar örer. Oysa sevgi ve merhametle şekillenen bir dil, bu duvarları yıkabilir ve kalplere köprüler kurabilir.

Günümüzde Merhamet Dilini Yaşatmak

Bugün de insanlar arasında güven ve sevgi inşa etmenin yolu, güzel sözden geçer. Tartışmalarda, eleştirilerde ve hatta en kızgın anlarda dahi merhametli bir dil benimsemek, hakikatin daha kolay anlaşılmasını sağlar. Unutulmamalıdır ki sözün canı vardır; can yakan değil, cana can katan bir sözle hareket etmek, hem dünya hem de ahiret mutluluğunun anahtarıdır.

"Sözünüz güzel, gönlünüz derin olsun; çünkü dil, kalbin aynasıdır."