Bugun...


Yasin Güler

facebook-paylas
Dicle Üniversitesi'nde Yeni Bir Dönem
Tarih: 28-09-2024 00:02:00 Güncelleme: 02-10-2024 12:28:00


Diyarbakır’ın kalbinde yer alan Dicle Üniversitesi, uzun yıllardır sadece bu bölgenin değil, Türkiye’nin en köklü ve prestijli eğitim kurumlarından biri olarak varlığını sürdürüyor. Ancak, siyasi dalgalanmalar, ideolojik baskılar ve yönetsel sorunlarla geçen yıllar, bu üniversitenin gücünü zayıflatmış, birçok öğrenci ve akademisyenin umudunu kırmıştı. Ama son günlerde yaşanan değişim rüzgarları, Dicle Üniversitesi’nin tekrar ayağa kalkması için büyük bir fırsat sunuyor. Prof. Dr. Kamuran Eronat’ın atanmasıyla birlikte, bir dönüm noktasının eşiğinde olduğumuzu hissediyorum.
 

Eronat, Diyarbakır’ın yerlisi olarak, bu şehrin acılarını ve sevinçlerini içten bir şekilde yaşayan bir lider. Kendisi, sadece akademik kariyeriyle değil, yaşadığı trajik olaylarla da bu şehrin insanını anlamada büyük bir derinlik kazanmış biri. Onun "Ben insanların gülüşü ile mutlu olurum," demesi, içtenliğini ve topluma olan bağlılığını en iyi ifade eden cümlelerden biri. Bu öz, onu hem bir akademisyen hem de bir insan olarak farklı kılıyor.
 

Göreve başlar başlamaz attığı adımlar, sadece yöneticilik becerilerinin bir göstergesi değil, aynı zamanda geleceğe dair umut ışığı da oldu. İlk olarak, mevcut yabancı menşeli makam aracını iade ederek, Türkiye’nin gururu olan yerli üretim TOGG aracını kullanmaya başlaması, ona olan güveni artırdı. Bu, sadece bir sembolik hareket değil, aynı zamanda yerli değerlere duyduğu saygının ve bağlılığının göstergesi olarak da algılandı. Bu durumu gözlemlediğimde, "İşte, bu adam bir şeyleri değiştirecek!" dedim kendi kendime.
 

Eronat’ın en dikkat çekici hareketlerinden biri, dünya çapında saygın bilim insanlarıyla işbirliği yapma çabasıydı. Prof. Dr. Velat Şen’in sağlık alanındaki çalışmaları, çocuklarımızın geleceği için önemli yeni tedavi yöntemleri geliştirmek üzere dünya doktorlarını bir araya getirerek kongreler düzenlemesi, üniversitenin bilim dünyasında yeniden kendini kanıtlayabileceğinin en güzel örneği. Şen’in liderliğinde, Dicle Üniversitesi sağlık alanında adını duyuracak, bu alandaki başarılı çalışmalarıyla tüm Türkiye’nin dikkatini çekecek.
 

Bir diğer önemli isim, Prof. Dr. Aytaç Coşkun. Kendisi, arkeolojik alanda yaptığı çalışmalarıyla tarihin yeniden yazılmasına katkı sağlayan bir bilim insanı. Zerzevan Kalesi’nde yaptığı kazılar, bölgenin tarihi ve kültürel mirası açısından son derece önemli veriler sağlıyor. Bu tür çalışmalar, Dicle Üniversitesi’nin yalnızca bilim alanında değil, aynı zamanda kültürel turizmde de nasıl bir potansiyele sahip olduğunu gözler önüne seriyor.


Teknoloji alanında ise Prof. Dr. Mehmet Siraç Özerdem, eğitimde yeni nesil yöntemler geliştirmek için çalışmalara imza atıyor. Yapay zeka destekli eğitim programları ve sağlık uygulamaları geliştirmek, özellikle günümüz dünyasında büyük bir gereksinim. Özerdem’in çabaları, Dicle Üniversitesi’nin modern eğitim anlayışını benimsemesi açısından büyük önem taşıyor. Onun bu alandaki katkıları, sadece bölge için değil, tüm ülke için yeni fırsatlar sunacak.


Edebiyat alanında ise Mustafa Uğur Aslan’ın katkıları yadsınamaz. Yıllar boyunca birçok eser vermiş, edebiyatın ve sanatın önemine vurgu yapmış bir yazar olarak, Aslan’ın üniversitedeki yeni projeleri, bölgedeki sanatsal potansiyelin yeniden canlanmasını sağlayacak. Edebiyatçıların unutulmaması için kurduğu vakıflar ve STK’lar ile genç edebiyatçılara kapı aralamak, bölgedeki kültürel zenginliği artırmak adına önemli bir adım.


Dicle Üniversitesi’nin yönetiminde önemli bir yere sahip olan Hacı Cebe ve Hacı Yılmaz gibi isimler de, yılların getirdiği deneyimleri ve derin insan ilişkileriyle bu yeni dönemde büyük katkılar sağlayacak. Hacı Cebe’nin öğrencilerle olan güçlü bağı ve Hacı Yılmaz’ın organize ettiği barış programları, üniversitenin sosyal ve kültürel hayatına canlılık katacaktır.


Eronat’ın yerel basınla yaptığı toplantıyı da özel bir parantez açarak belirtmek isterim. Bu buluşma, alışılmışın dışında, son derece samimi bir atmosferde gerçekleşti. Gazetecilerin bir rektör değil, bir abi gibi sohbet edebilmesi, onun yönetim anlayışının ne denli insani olduğunu gözler önüne serdi. Geçmişte yaşanan acıların, kutuplaşmaların ve inatlaşmaların hatırlatılmadığı, sadece geleceğe dair umutların paylaşıldığı bu toplantı, katılımcılarda büyük bir iyimserlik bıraktı.


Gözlemlediğim kadarıyla, bu yeni dönemin sadece bir yönetim değişikliği değil, aynı zamanda bölge halkı ve üniversite çalışanları için bir umut ışığı olduğu aşikar. Dicle Üniversitesi, bu yeni kadro ile birlikte, yeniden eski parlak günlerine dönme yolunda büyük adımlar atıyor. Hem akademik anlamda hem de toplumsal alanda beklenen başarıların elde edilmesi için hep birlikte hareket etme zamanıdır.


Kısacası, Dicle Üniversitesi’nde yaşanan bu dönüşüm, sadece bir lider değişikliği değil, aynı zamanda bir toplumsal dönüşümün başlangıcıdır. Ben de bir gözlemci olarak bu değişimin bir parçası olmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Şu anda yaşanan bu süreç, üniversitenin daha önce ulaştığı başarıların yeniden yakalanması için bir fırsat sunuyor. Umut dolu bir geleceği hep birlikte inşa etme zamanı!



Bu yazı 2473 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
HABER ARA
YUKARI