بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Elhamdulillah Müslümanız, fakat Müslümanlığın gereklerini yerine getiriyor muyuz? Televizyon kanallarında çıkan ahlak düşmanı, İslam'ın karşı olduğu ne kadar fiil varsa hepsini gözümüze sokarcasına teşhir eden dizileri, programları izlemiyor muyuz? Daha genel konuşalım, modern dünyada Müslümanca bir duruş mudur peşinde olduğumuz yoksa İslam'a zıt olan şeyleri birer birer sineye çekiyor, kabulleniyor hatta severek yapıyor muyuz? Maalesef ki bütün bu ahlaksızlıkları sineye çektik, birer birer sindirdik. Belli başlı günlerde ibadetimizi yapıyor, duamızı ediyoruz. Ve gecenin sabahında yalan söylemeye, faiz yemeye, ahlaksızlıkları görmezden gelmeye, bu bozuk ve kokuşmuş sistemi ciğerlerimize çekmeye devam ediyoruz. Genelevler -sahi, bunlara kim genelev ismini koydu? Fuhuşevi denseydi bunu kabul etmeyeceğimizi kim bildi de bu masum adla hazm ettirdi?- kumarhaneler bizim için yok edilmesi gereken mekânlar değil, her biri devletin devamlılığı, bekâsı (!) için gerekli, değil mi! “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” ilkesini yaşam tarzı haline getirip bütün Müslümanların kardeş ilan edildiğini unuttuk. Cihanda adaleti tesis etmesi gereken bizler iken, aramızda düşmanlık bulunana bile adaletle davranmamız kat’i bir surette emrolunmuş iken bırakınız dünyayı, Müslümanlar arasında bile adaleti sağlamaktan aciz durumdayız. Peygamberimiz Muhammed (s.a.v)’e en azılı düşmanları, yollarına diken serenler dahi el-Emin deyip mallarını teslim ediyor iken biz Müslüman komşumuza güvenemeyecek vaziyetteyiz. O’nun ağzından bir kez olsun yalan söz çıkmadı, ticaretini hep tam yapıp ölçüyü tam tuttu. Niçin biz hâlâ fazla tartıp beş kuruş fazla kâr etmek uğraşındayız?
Hâlâ Müslümanız, değil mi? Güzel ahlakımız ile inanmayanların kalbini İslam’a ısındırmamız gerekirken bizi Ebu Cehil ahlakının yoluna saptıran nedir? O ve ashabı teslimiyeti yerlerin ve göklerin rabbine teslim ederek o haricindeki her şeye köle olmayı, mutlak itaat etmeyi yasakladı. Niçin biz devlet başkanlarına, paraya, mevkiye kulluğu devam ettirmekle meşgulüz? Para ve mevki sahibi olanların bizden üstün olduğunu, onların sorgulanamaz olduğunu, zulmetseler bile ses çıkarmamak gerektiğini muhafazakarlık adı altında yuttuk, niçin!? Neyi, kimin için muhafaza edeceğiz!? Muhafaza etmemiz gereken İslam ve Allah’ın kuralları mı yoksa yaratılmışların koyduğu kanunlar ve onların siyaseti midir? Zehirli baldan tattık, bütün bunları unuttuk. Oysa o, adaleti sağlamak için gelmiş; zulme karşı gücü yetenin eliyle, buna yetmeyenin diliyle, buna da yetmeyenin en azından kalbiyle buğz etmesini emredip zulme razı olmamayı, cahiliyeye ait her şeyi lanetlemeyi ve yok etmek gerektiğini emretmişti. Biz ise dünyaya daldık. Zehirli bala daldıkça delalete, musibetlere, fitneye, zelilliğe batıyor, batıyoruz. Dünya hayatının yalnızca bir oyun ve eğlence, bir mal ve evlat edinme yarışı olduğunu unutup dünyaya dalalı ne kadar etti? Domuzlar gibi yarınını düşünmeden yaşamanın ve tüketmenin sonu gelmedi mi!? Namaza, ibadetlere ve salih amele sımsıkı sarılmanın vakti gelmedi mi?
Kafir kafirliğini yapıyor, biz kafire uyarak ne yapıyoruz? Dinlerini kiliseye hapseden Hıristiyanlardan, içtimai hayatlarında nefislerinin isteklerinden putlar yapıp onlara tapan Cahiliye Araplarından nedir bizi ayıran?
Ruhumuzdaki ve içtimai hayattaki bütün bozukluklar Allah’ın emirlerini yerine getirmediğimiz içindir ve inşaallah biz düzeldikçe ruhumuz feraha, hayatımız refaha kavuşacaktır. Biz kendimizi düzeltmedikçe ise Allah bizim akıbetimizi düzeltecek değildir:
İnsanı önünden ve ardından takip eden melekler vardır. Allah’ın emriyle onu korurlar. Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Allah, bir kavme kötülük diledi mi, artık o geri çevrilemez. Onlar için Allah’tan başka hiçbir yardımcı da yoktur. (Ra’d, 11)
Onlar, iman edenler ve kalpleri, Allah'ın zikriyle tatmin bulanlardır. Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah'ın zikriyle tatmin bulur. (Ra’d, 28)
Bütün günahlarımıza rağmen tövbe edip halimizi düzeltirsek Rahman bizi affedecektir inşaallah: Âyetlerimize inananlar sana geldiğinde onlara de ki: Selâm size! Rabbiniz merhamet etmeyi kendisine yazdı. Gerçek şu ki: Sizden kim, bilmeyerek bir kötülük yapar, sonra ardından tevbe edip de kendini ıslah ederse, bilsin ki Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir. (En’âm, 54)
"...Müslümanlar olarak; imanımızı kuşanmanın ve Allah’ın emirlerine, yani salih amellere, ibadete ve adalete sıkıca sarılmanın ve cihana tesir edecek bir vaveyla koparmanın zamanı çoktan geldi! Biz niyet eder isek ve amelimizle niyetimiz vuku bulursa Allah bize yardım edecek, ilmimizi artıracak ve İslam’ı anlamaya ve yaşamaya bütün engelleri bizim elimizle kaldıracaktır. İbrahim olup putların boyunlarına baltayı indirmenin, Kur’an’ı yaşayıp Kur’an’la cihad etmenin vakti çoktan çattı!..."
Öyleyse artık inkârcılara boyun eğme, bu Kur’an’la onlara karşı bütün gücünle mücadeleni sürdür. (Furkan, 52)
Onlar, Allah’a ve ahiret gününe inanırlar. İyiliği emrederler. Kötülükten men ederler, hayır işlerinde birbirleriyle yarışırlar. İşte onlar salih olanlardandır. (Ali İmran, 114)
Aralarında hüküm vermek için Allah’a (Kur’an’a) ve Resûlüne davet edildiklerinde, mü’minlerin söyleyeceği söz ancak, “işittik ve iman ettik” demeleridir. İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. (Nur, 51)
Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah’a iman edersiniz… (Ali İmran, 110)
Onlar, gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcarlar. (Bakara, 3)
başakşehir escort ,ikitelli escort ,güneşli escort ,kayaşehir escort ,bağcılar escort ,esenler escort ,eyüp escort ,güneşli escort ,kumburgaz escort ,topkapı escort