Sünni İslami yüzlerce örgüt/örgütçük sözde Şia’nın da daha sapkın bir kolu olan Nusayriliğin Esed Rejimini yıkmak üzere Suriye’de savaşa girdiler ama Cemaat, Ülke ve yöneticilerinin Ferdi hırsları sonucunda aralarında oluşan, oluşturulan ihtilaflara sıkı sıkıya sarılıp farklı Cemaat/Camialara mensup Sünnilerin ordularını yok etmeye çalıştılar. Sözde Kuran’ın bayrağını Şam’da dalgalandırmak üzere harekete geçtiğini iddia eden örgütler asıl düşman olan ABD ve Rusya yerine birbirlerine karşı katliamlar uygulamayı marifet sandılar. Cemaatler arası savaşlarda binlerce insan öldü. Esed’in elindeki şehirleri ele geçirmek yerine birbirlerinin ele geçirdiği şehirleri birbirlerinden almaya gayret ettiler.
Bugünkü “Sonuç” Sünni İslamcılar açısından gerçekten de çok acı verici, üzerinde uzun-uzun tahliller yapılmasını gerektiren bir hale geldi.
Sünni savaşçıların kendi aralarındaki saçma sapan ihtilafları kaşıyan ABD ve RUSYA, Suriye’de istedikleri tüm siyasal ve askeri sonuçları başarıyla elde ederken Sünni İslamcılar açısından tam bir hezimet durumu ortaya çıktı.
Hiç kem küm etmemize gerek yok, Aralarındaki sorunları diplomatik yollarla halledemeyen, çözemeyen ve birbirlerini boğazlamayı sürdüren Sünni İslami kesimleri Rabbimiz çok acı, çok ağır bir imtihana tabi tuttu ve onlara çok açık, çok net bir yenilgiyi tattırdı.
Bugün İslamcıların tüm bu gelişmelerden sonra “BİZ, NERDE HATA YAPTIK” diyerek kendi kendilerine bir özeleştiri getirmeleri gerekir. Bu acı faturanın nasıl ortaya çıktığını, Siyasi gelişmelerden nasıl etkilendiklerini bilmeleri gerekir. Yanlış, Zamansız veya Plansız hamlelerin mutlak surette ortaya konulması gerekir.
İŞİD gibi Sünni İslami görünümlü ancak ABD ve İngiltere merkezli yönetildiği çok açık olan örgütlerin İnfaz görüntüsü benzeri algı operasyonları görüntüleri/içerikleriyle İslam’a ve Müslümanlara verdiği muazzam zarar ise mutlaka ayrı bir başlık altında irdelenmeli, masaya yatırılmalı buna uygun yeni tedbirler alınmalı.
İslami kesimin en büyük handikabı Peygamberimizin savaş yöntemlerine ve günün Konjöktürüne uygun davranmamalarıydı.
“Peygamberimiz yaşasaydı TAVRI NE OLURDU?” sorusunu mutlaka hepimizin kendi vicdanına sorması gerekir.
Peygamberimiz bir savaş haline geçmeden önce Müslümanların ve düşmanlarının savaş gücünü göz önüne alır ve Müslümanların aleyhine çok bariz bir fark yok ise o zaman savaş kararı alırdı.
Peygamber efendimiz Mekke zulüm döneminde Mekke’nin Zalim, İşkenceci ve Alçak yönetimi ile SAVAŞMADI. Çünkü GÜÇSÜZDÜ. GÜCÜ SAVAŞACAK KADAR YETERLİ DEĞİLDİ. Mekke Müşrikleri ile Savaşmak yerine Müslümanları ADİL vasıflı bir Hıristiyan olan Habeşistan Kralının yanında MUHACİR OLARAK gönderdi. Mekke müşriklerinin zulümleri devam edince bu defa da Müslümanları MEDİNE’ye muhacir olarak yollamayı TERCİH ederek kendilerine göre çok-çok güçlü durumda olan Müşriklerin zulmünden geri durarak Müslümanların gücünü korumuş oldu.
Medine’de iken Müslümanlar GÜÇLENİP kuvvetlendikten sonra harekete geçti. Müslümanların ilk fiili savaşı olan Bedir Savaşını hatırlarsanız eğer Müşriklerin sayısı 950 ve Müslüman mücahitlerin sayısı ise 313 kişi idi. Yani Müşriklerin sayısı Müslümanların yaklaşık 3 katı idi. O günün şartlarında birebir kılıçlarla ve mızraklarla yapılan bir savaş olduğu için bu kapatılabilir bir fark idi. Medine’nin muhasara edildiği HENDEK Savaşında ise düşmanın aşırı kalabalık olmasını göz önüne alan Peygamberimiz oldukça akıllı bir savaş taktiğiyle şehrin etrafını hendekler ile kazdırmış ve böylece Müslümanların sayıca çok fazla olan Müşriklerle FİİLİ olarak savaşmasının önüne geçmişti. Bunu yaparak Müslümanların gücünü koruduğu çok açıktır. Yine Müslümanların Mekke’yi fethetmesinden hemen önce tamamen SİYASİ, DİPLOMATİK BİR KARAR alarak Mekke Müşrikleri LEHİNE GÖZÜKEN BİR ANLAŞMA OLAN “HUDEYBİYE” ANLAŞMASINI İMZALAMIŞ bir Siyasi dehadır Peygamberimiz. Bu anlaşmanın Müslümanların ALEYHİNE OLAN İÇERİĞİNE Müslümanların büyük çoğunluğu karşı çıkmasına rağmen Peygamberimiz bu anlaşmadan geri adım atmamıştır.
Yine Mute savaşı’da biz Müslümanlar için örnek alınabilecek derslerle doludur. Mute savaşında yüzbin kişilik Bizans ordusuna karşı sadece üçbin kişilik bir İslam ordusuna komuta etmek zorunda kalan Savaş Dehası Halid Bin Velid gerilla taktikleri sayılabilecek vur-kaç taktikleriyle İslam ordusunun fazla zayiat vermeden Medine’ye dönmesini sağlamıştır. Medine’ye döndükten sonra bazı kendini bilmezlerin orduya komuta eden Halid bin Velid’e yönelik “Korkup kaçtılar” şeklindeki alayvari söylemleri Peygamberimizin kulağına gidince Peygamberimiz çok üzülmüş ve “Onlar dönüp dönüp savaşanlardır” buyurarak Halid Bin Velid ve Mute Savaşına katılan Gazileri onurlandırmıştır.
Mute Savaşı, Medine yaşanan Hendek Savaşı, Hudeybiye Anlaşması ve Mekke’nin Fethi gibi birçok olayda da görüleceği üzere Peygamberimizin metodunda Müslümanlar durduk yere tehlikeye atılmamış, çok gerekli olmadıkça savaş yöntemi tercih edilmemiş ve elinden geldiğince DİPLOMATİK çözümler hep öncelikli tercih olmuştur.
Elbette, Diplomatik çözümler aleyhimize görünüp Çözümler canımızı da sıkabilir.
Ama tüm bunlara RAĞMEN bizler Müslümanlar arası Savaşlar yerine Diplomatik yolları tercih etmeliyiz. Bilmeliyiz ki, İslam ülkelerinde devam eden katliamlar ve Şİİ-SÜNNİ savaşı hiç birimizin lehine değil.
Bu savaşın kazananı asla ve asla Sünniler ve Şiiler olmayacak kazanan DAİMA Müslümanların düşmanları olacaktır.
Peki, Bundan Sonra ne yapmalıyız? Sorunlarımızı nasıl aşacağız.
Halkları Müslüman olan İslam ülkeleri arasında SAVAŞLARI kesinlikle engelleyecek politikalar geliştirmemiz gerekiyor.
İslam Devletleri ve toplumları arasında sorunların yine MÜSLÜMAN HAKEMLERCE çözülmesini sağlayacak adımlar atılmalı.
ABD’nin, Rusya’nın, İsrail’in ve Avrupa’nın bizim sorunlarımızı ÇÖZMEYECEKLERİ, asla çözmek istemeyecekleri çok bariz bir şekilde önümüzde duran bir gerçek.
Okyanus ötesinden gelen ABD, Avrupa, Rusya’nın temel politikalarının İsrail’in güvenliğini esas aldıklarını ve bu amaçla da bizim yanımızdaymış gibi görünerek bizi birbirimize kırdırdıklarını artık görmemiz gerekiyor.
Müslümanların birbirlerini katletmelerinin bir sonu yok.
Vallahi ne biz Şiileri katlederek Şia’yı bitirebiliriz ve nede Şiiler Sünnileri katlederek Sünnileri bitirebilirler.
Birbirimizle savaşarak birbirimizi bitirmemiz mümkün değil.
Hıristiyan Batılılar gibi “Yüzyıl savaşları” şeklinde de savaşsak yine iki taraftan biri bitmez, 2. Dünya savaşındaki gibi 5-6 yıl süren ve Avrupa’da büyük bir yıkıma yol açan savaşlar şeklinde de savaşsak yine bitmez. 1400 yıldır süren savaşlara rağmen ne Şia bitti ne Sünni İslam anlayışı bitti. Bunu görmemiz gerekiyor artık.
Bitecekse bile sadece (ister Sünni ister Şii fark etmez) Müslümanların Ekonomik, Askeri, Siyasal ve Sosyal gücü biter.
Şii ve Sünni hep birlikte Hıristiyan Emperyalistlerinin tahakkümü altına gireriz.
Aralarındaki görev dağılımı gereği Rusya Şia kesimini sömürürken ABD ve Avrupa’da Sünni Müslümanları sömürür. Müslümanların kaynaklarını kendi ülkelerine aktarırlar. Tıpkı bugün Suriye’deki Petrol alanlarını kendi aralarında pay ettikleri gibi geride kalan diğer ülkelerde de bu Kurt taksimlerine devam ederler.
Bu sebeple Sünni kesimin en güçlü ülkesi olarak Türkiye ile Şia’nın merkezi sayılan komşu İran iki güçlü ülke olarak mutlak surette yan yana gelmeli, Suriye’de ortak bir çözüm bulmalı ve bu ateşi sonlandırmalıdırlar.
Eğer Müslümanlar sorunlarını kendi aralarında ADİL ve EŞİT yöntemlerle, YANİ KURAN’I HAKEM KILARAK ÇÖZMEZLERSE daha uzun yıllar boyunca Müslüman ülkelerin sömürülmesi devam edecek.
Evet, kesinlikle Suriye’de Barış mümkün…
başakşehir escort,ikitelli escort,güneşli escort,kayaşehir escort,bağcılar escort,esenler escort,eyüp escort,güneşli escort,kumburgaz escort,topkapı escort
deneme bonusu veren siteler slot siteleri casino siteleri bonus veren siteler