Bugun...


Mehmet Ali ABAKAY

facebook-paylas
ŞEHİR ARAŞTIRMALARI ve ARKEOLOJİ ÇIKMAZINDA SİYASET -1-
Tarih: 12-07-2023 00:01:00 Güncelleme: 11-07-2023 23:34:00


Yerüstünde olanı harab olmaya terk edip, yerin altıyla uğraşmak, bir çelişki mi?

Şehirlerde birçok tarihı yapı, onarılmayı beklerken tarihi toprak altında araştırmak, ne derecede doğru?

Arkeolojinin önemini, ehemmiyetini bilenler, ne dediğimizi anlar, doğrusu bu.

Bu alanla uğraşanlar, kimi buluntulardan yola çıkarak, kazı yaptıkları alanlara dair geçmişin yoklamasını yapıp, ilerisi için kimi doneleri kullanarak, o ülke topraklarının geçmişteki ihtişamını yücelterek, mevcut olanı gözden düşürme tezlerini bilimsellikle izah etmenin uğraşısını vererek, siyasî emellerinin gerçekleşmesine çaba harcar.

Arkeolojik eserlerin geçmişten.bir iz, eser olduğunu kimse reddedemez, kuşkusuz. Bunda hemfikiriz.

Mevcut olan tarihî yapıların, eserlerin korunmaması ortada iken, yerin altına inmenin kimi hedeflerinin o şehrin turizmle kalkınacağı, kuralları belirlenmiş, çerçevesi sistemleştirilmiş bir yapının karşı konulması zor hale getirilen çelikten zırh gibi, insaniyetle perdelenmiş, bilimsellikle soslanmış, ideolojik gayelerle ört-bas edilmiş stratejisidir.

Kazı şantiyesine dönüştürülen ülkelerin, kendi topraklarında çalışan ekiplerin ülkelerinde kazı yapmaları mümkün mü?

Üzerine güneş batmayan Büyük Krallık'ta, bizim kazı yapmamız söz konusu mu?

Paris'te bir kazıyı mümkün kılan çalışma içine girebilir miyiz?

Bir zaman hakimiyet tesis edilen topraklarda A Devletinin talebi olursa, B, C D Devletleri buna izin verir mi?

" Evet" diyebilmeyi çok isterdik, doğrusu. Fakat bu mümkün değildir.

Diğer devletlerin bir ya da birkaç.devlette yaptıkları arkeolojik(?) kazılar  bilimsellik maskesi içinde, ileride farkli boyutlara bürünür, değişik çehreler kazanır, sonuç olarak.

Bir ya da birkaç devletin arkeolog ya da gezgin olarak Osmanlı'ya son iki yüz yılda oldukça gelip gittikleri bilinmiyor, değil.

Kimin ne için geldiği bilinse de gelenlerin gayeleri açık olsa da bilimsellik aşkına Gerthurde Bel veya Albert Louis Gabriel nasıl ele alınabilir.

Lawrence ve Bell...

Biri sisler kraliçesi, öbürü karanlıklar kralı mı?

Ünvanlarının gereğini hakkıyla yerine getirmişlerdir, bu tartışmasız.

Hangi görevle donatıldığı belli olan Gertrude Margaret Lowthian Bell, kadın başına Arap Toprakları'nı paramparca etmiş, Thomas Edward Lawrence ile işbirliğiyle " arkeolog" kisvesiyle Osmanlı Devleti'ni Arap Yarımadası'nda çökertmişti. Bu gün Arap devletlerin sınırlarının çizimi ve bayrakları, bu işbirliğinin ürünüydü.

Arap Yarımadasındaki demir yollarının tahribatı ve aşiretlerin ayaklanması Lawrence marifeti, geneldeki kopuşlar da Gerturde Bell'in stratejisinin ürünüydü.

Bell, Lawrence'yi sevmez yapıdaydı. Çünkü bu iki arkeolog(?), farklı devletlere değil Büyük Krallığa, İngiltere'ye hizmet etmekteydi.

Bell, intihar etti, Lawrence bir motosiklet kazasında öldü.

Arkeolog-Mimar Albert Louis Gabriel, 52 Yıl boyunca Devleti Fransa ve Türkiye arasında gel-gitler yaşadı. Onun da esas mesleği Sanat Tarihçisi midir? Sadece Türkiye'de değil, İran ve Suriye olmak üzere kendi ilgi alanına giren ülkelerde bulunmuştur. Cumhuriyetin İlk Üniversitesi ve Türkiye Fransız Enstitüsü'nde çalışmış, 1972 Tarihinde eceliyle dünya değiştirmiştir.

İstanbul Aşığı, dostu bilinen ve İstanbul'da Eyüp Sultan'a bakan tepeye ismi verilen Fransız Pierre Loti, edebiyatçı ve gezgin miydi? 

"Aziyade" adlı romanında Çerkes Güzeli'nin gerçek kahraman olup olmadığı meçhul!..



Bu yazı 4056 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI