Türkiye'de bir anda dövizin yükselişe geçmesi ile birlikte her şeye zam geldi. Bunda felâket telalığı yapanların payı da oldu. Türkiye battı, millet perişan, insanlar ac diye ortalığı ayağa kaldırdılar. İnancı zayıf olanlar marketlere hücum etti. Raflar boşaltıldı. Sanki aldıkları hiç bitmeyecek, yıllarca onları idare edecek. Oysa durum öyle değildi. Aldıkları malzeme en fazla iki ay onları idare edecekti. Sonra gene zamlı fiyatlardan malzeme alacaklardı.
Paradan para kazanmak isteyenler ise bankalardan faizle kredi çekerek araba, döviz, altın ve ev alarak beklemeye başladılar. Kendilerini ya akıllı sandılar ya da onlarda modaya uydular. Akparti bitti, hükümet seçime gidecek, döviz yükselişi devam edecek, bizler de paradan para kazanacağız diye düşündüler.
Peki sonuç ne oldu? Bir gecede Recep Tayyip Erdoğan'ın açıkladığı paketle bir anda hayalleri suya düşüp tepe taklak oldular.
Şimdi manzarayı umumiyeye baktığımda felaket tellalığı yapanların sus pus olduklarını görüyorum. Mersin 'deki miting ile meydanlara inmek için start veren Kılıçdaroğlu, hani diğer illerde de mitinglere devam edecekti. İyi parti lideri Akşener'in esamesi bile yok ortada. Erdoğan'a ihanet eden Babacan ve Davutoğlu meydan meydan gezerek ekranlarda yaptıkları ihaneti anlatıyorlardı. Şimdi nereye kayboldular?
Şimdi sıra döviz yükselince günde beş defa etiketleri değiştirenlere geldi. Recep Tayyip Erdoğan ve hazine bakanının verdiği mesajlar önemli, dolar tepe taklak oldu. Lakin halen yapılan zamlar tepe taklak olmadı. Bir an önce bunlarında hizaya getirilmesi gerekir.
Bütün bu gelişmelerden şunu anlıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti devletini yönetmek ve idare etmek için liderlik vasıflarına sahip olmak gerekir. Siyaset sahnesinde var olan liderlerden bir kaçını çıkarın diğerlerinin ne liderlik vasıfları var nede yönetme kabiliyetleri var. Eğer bugün onlar Erdoğan'ın yerinde olmuş olsaydılar çoktan teslimiyet bayrağını çekmişlerdi. Onların derdi Türkiye'yi yönetmek değil Erdoğan gitsin de ne oluyorsa olsun düşüncesine sahiptirler. Vatandaşın aç veya perişan olması diye bir dertleri yok. Erdoğan'ın yetiştiği siyaset okulu onlarınkinden farklı. Onlar ancak başkalarının aklı ile hareket edebiliyorlar. Tüm planlarını Erdoğan'ın başarısızlığı üzerine kuruyorlar.
Sonuç olarak Erdoğan yaptığı hamle ile hem Türkiye Cumhuriyeti devletinin itibarını korudu, hem de partisini yapılacak seçimde tekrar en büyük iktidar adayı yaptı. Kılıçdaroğlu ve diğerleri ise konuştukça hem kendileri batıyor hem de partileri batıyor. Demek ki neymiş, dereyi görmeden paçaları sıvamayacaksın.