Çocuk, sabah annesinin yanağından öpmesiyle servise biner.
Beslenme çantasında kek, peynir, yumurta, çikolata ve meyve yer alır.
Sabah kahvaltısında ekmek, makinadan kızartılmış şekilde yenmeye hazır.
Tereyağın eridiği ekmek çok çekici.
Bal, kaymak, reçeller, sucuklu yumurta, mevsim meyveleri, domates, patates kızartması,...
Öğle herkes işyerinde.
İşyerinde menü zengin.
Kahve mesaî içinde olmazsa olmazdan.
Akşam yemek dışarda yenecek.
Şöyle denize bakan bir restaurant.
Sonrasında bir tatlıcida künefe. Üstünde iki kez dövülmüş maraş dondurması.
Birden bire kendime geldim.
Gördüğüm hayalin gerçekle alakası yok.
Hem bir çocuklu aile değiliz hem şehrimizde deniz yok.
Dicle dediğin suyu kurumuş, kurumakta olan nehir.
Hep bu televizyon reklamları.
Hayal dünyasında bile bizi zehirliyor.
Konuyu açıklayalım, o zaman.
Vatandaş yeni yıla, yeni umutlarla girmek isterken kafasına, gözüne öyle darbeler aldı ki, peş peşe yumruk yiyen boksör gibi oldu!
Sabah sabah gözümüzü bu zamlara açmıştık ki, telefonuma düşen mesaj “neşemi” iyice yerine getirdi.
Hergün gelen zamlar, özellikle dargelirli vatandas icin hayati cok zorlaştırıyor.
Bu kadar cok israf, bu kadar cok lüks olursa, dargelirliye sabretmekten baska çözüm kalmiyor.
Avrupanın en varlıklı, yaşam düzeyi en yüksek ülkelerinde bile makam aracı sayısı 11 bini geçmezken bizde rakam 125 bin.
Bütün dünyaya yüksek teknoloji satan Almanya"da 11 bin makam aracı var.
Olumsuz şampiyonluklarımız her geçen gün artiyor.
Dünyada en pahalı benzin, doğalgaz, et, ekmek bizde.
En yüksek vergiler bizde.
Gelir dağılımındaki eşitsizlik bizde.
En cok işçi ölümleri bizde.
Uyuşturucu kullanan bizde.
Kredi kartı borcunu odemeyenler bizde.
Boşanmalar, intiharlar her geçen gün artıyor.
Çalışan kesimin yanında, esnafın şikayetleri artıyor.
Hükümet yetkililerine bakarsanız ülkede istikrar var.
Nasıl iktidarsa?
Eğitime, hakka, hukuka önem verilmezse, adam kayırmlar devam ederse, toplum bu denli ayrıştırılırsa, bu ortamdan çıkma pek mümkün görümüyor.
Söylendiği gibi çok refaha sahip bir ülkeysek, binlerce Suriyeli Avrupa`ya gidebilmek için Ege'de neden yığılı?
Velhasıl otobanlar var, hava alanları var.
Millet bahçeleri ve kıraathaneler var.
Güzel de vatandaş, on yıllık maaşıyla araba alamıyor.
Araba alsa yakıt pahalı.
Bisiklet hayali bile pahalı.
Ev için ömür boyu takside bağımlı.
Ölünce belki çocukları evi miras bilir.
Otobanlara, hava alanlarına beton, demir ve asfalt yatırımı müthiş.
Para varsa imkân olur.
Mutfak ateşler içinde.
Hani televizyon reklâmlarına bakarken cennette yaşama gibi bir manzara var.
Aylık 30.000 TL maaş ve tatil keyfî.
Her şey güzel de fırından aldığı ekmekten tasarruf çok acı.
Bulgurun bir kilosu on üç- on beş Lira bandında.
Biz, manzarayı yansıtırken tepki alıyoruz.
Bir asgarî ücretle sayın milletvekili on gün geçinsin, halimize razıyız.
Dahası can sağlığı deriz.
Beyler, açlıkla imtihan çok zor.
Hamaset geride kaldı.
Teknolojik gelişmeler önemli.
Hep dış güçler ifadesi, biraz topu taca atma gibi hal almaya başladı.
Seçimler olmadan maaşlar ve asgarî ücretler enflasyon karşısında artar da sonuç, israf önlenmedikçe, üretim artmadıkça, istihdam sağlanmadıkça, faiz reddedilmedikçe, adil dağılım ve düzen kurulmadıkça zor, mümkün değil.
İktidar, sırtındaki kamburları atmalı, gerçeği görmeli.