Bugun...


Zeki Özer

facebook-paylas
İslam, ‘Barış’ demektir
Tarih: 01-09-2021 00:03:00 Güncelleme: 01-09-2021 00:03:00


“İslâm”, barış demektir. İslâm, insanlara Allah'ın sonsuz merhamet ve şefkatinin yeryüzünde tecelli ettiği huzur ve barış dolu bir hayatı sunmaktadır. İnsanların, yeryüzünde öfke, kin, nefret ve şiddetin karşısında merhamet, şefkat, hoşgörü ve barış içerisinde yaşayabilecekleri güzel ahlak ve fazilet kurallarını içerir. Onları hem dünya ve hem de ahirette mutlu etmeyi ilke edinir.

"Ey inananlar! Hep birden barışa girin. Sakın şeytanın peşinden gitmeyin. Çünkü o sizin apaçık düşmanınızdır"  buyurmuştur.

Allah(C.C) bu ayeti kerimede, bütün inananları kesin bir ifade ile barışa çağırmakta, barışın dışında bir yola başvurmanın düşman olan şeytanın peşinden gitmek olduğuna işaret etmekte ve inananların şeytanın peşinden gitmemelerini istemektedir.

İslâm'da barış, kuru bir dava değil, her vicdanda yerini bulmuş, insanın yönünü tayin eden ulaşmayı ve yaşatmayı hedeflediği bir değerdir. Bu nedenle bütün inananları  barışa çağırarak ve barışı beşerî münasebetlerde vazgeçilmez temel esas kabul edip onu bir ahlak ve bir meleke olarak insan hayatına sokan tek din İslâm'dır.

Allâh(C.C) , cennete "Güvenlik ve Barış Yurdu" adını vermiş, cennetin barış yapılarak kazanılabileceğine imada bulunmuştur. Bunun yanında cennetin kendine özgü özellikleri itibariyle barış yurdu olarak nitelenmesi,  dünyada barışın mahiyetini tanıtmak açısından da fevkalade önemi haiz bir ifadedir.  Kur'an-ı Kerîm'de şöyle buyurulmaktadır:

"Allah kullarını barış yurduna çağırıyor ve O, dilediğini doğru yola iletir."

Müslümanların barış anlayışı, barışı sadece inanan insanlarla sınırlı tutmak değil, aksine onu bütün insanlığa sunmaktır. Onlar, kendileriyle barışık olmayan insanlara, bilgisiz hatta inançsız olanlarla bile barışık olduklarını ve kendilerine güvenebileceklerini söyleyen Yüce Allâh'ın "kulum" diyerek sahiplendiği insanlardır.

İslâm, toplumda hak ve hukuka riayet edilmesini ister. İslâm dini ile tanışmış, Kur`an`la kucaklaşmış bir Müslüman, haksızlık yapamaz ve herkesin hakkını gözetir. Barışın sağlanması için karşılıklı olarak hak ve hukuka riayet etmek şarttır.

İnsanların hayatının dengeli ve düzenli olabilmesi için aralarında eşitliğin sağlanması ve adaletin gerçekleştirilmesi gerekir. Barışın sağlanması için bu hususun önemi büyüktür. İnsanlara karşı farklı muamele yapmak, onlara eşit muamele etmemek, aralarında adaleti sağlayamamak kin ve nefreti, şiddeti ve bir takım tepkileri beraberinde getirir. Hele vicdanlara hiç hakim olunamaz. Böyle bir ortamda ise barıştan söz etmek mümkün değildir. Adalet ve güzel muamele olmaksızın barışı sağlamak zordur.

İnsanların fikir ve ifade özgürlüğünü güvence altına alan İslâm, gerginliğe, anlaşmazlığa sebep olacak işler yapılmasını, insanların serbest düşüncelerine karşı baskı kurulmasını yasaklamıştır. İnsanların bir dine inanmaya zorlanması, İslâm'ın özüne ters düşer. Çünkü İslâm, kişilerin özgür iradeleriyle inanmalarını ve ibadet etmelerini şart koşar.

Müslüman, kendisiyle; çevresi ve bütün yaratıklarla barışık olan insandır.   O, dinin emrettikleri şeyleri yapar, yasak ettiği şeyleri yapmaz. Hak sahibine hakkını verir, düşmanlık yapmaz. İnsan diğer canlılar, fert ile toplum, beyaz ile siyah ve tüm insanlar arasında barışın sağlanması için çalışır çabalar. İslâm, sevgiye dayalı bir inançtır. Bütün insanların barış içerisinde yaşamalarını ister. O kuru bir barış sloganıyla yetinmez, insanlığın mutluluğunu engelleyecek, huzurunu kaçıracak şeyleri de yasaklar. O, toplumda barışı sağlamak için gerekli bütün ön tedbirleri almıştır. Bu güne kadar insanlık İslâm'ın tesis etmek istediği barışa ulaşamamıştır.



Bu yazı 4990 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI