Son bir haftadır ortaya çıkan gelişmeler, iktidar ve güç ilişkisi bir kez daha gözler önüne seriyor. Elbette iktidar gücün ta kendisidir. Toplumu bu gücün kötü kullanımdan kurtarmak için yüzyılların birikimi olan ahlaki ve yasal sınırları da beraberinde getirmiştir. Onun İngiliz düşünür Lord Acton'un  "İktidar bozar, mutlak iktidar mutlaka bozar" sözleri demokratik toplumların temel düsturudur.

İktidara yakın çevrelerde peşe peşe patlak veren "lüks ve şatafat" skandalları iktidar ve güç ilişkilerine bakmayı bir kez daha zorunlu kılıyor. AK Parti büro çalışanı olan ve 3 bin TL maaş alan Kürşat Ayvatoğlu'nun lüks yaşamı, başka bir danışmanın balyalı para gösterisi tam da iktidar ve güç ilişkilerinin merkezindedir.

İlk ifadesinde uyuşturucu kullanımı "pudra şekeri" diye anlatan ikincisinde ise ne hikmetse "bunun uyuşturucu olduğunu" hatırlayan Ayvatoğlu'nun durumu sadece bir uyuşturucu meselesi değildir. Burada belki de en önemlisi yine Ayvatoğlu'nun' 'Ticaret yapıyor olmama rağmen AK Parti Genel Merkezde bir işim olursa siyasi büyüklere daha yakın olursam daha güçlü olurum düşüncesi ile orada işe girmek için bütün koşulları zorladım." ifadesindedir.

Ayvatoğlu'nun "güçlü olması için gereken adımları bu sistemde doğru atmış olduğu" anlaşılıyor, ancak vizyonsuzluğu nedeniyle kazandığı şeyi çabuk tükettiği anlaşılıyor (!) Keşke bunun için vizyon sahibi ağabeylerinden ders alsaydı (!) Bir büro çalışanın kısa sürede bu kadar servet elde etmesi, hiç kimseye normal gelmiyor, gelmesi de mümkün değildir.

Ortaya çıkan vakalar nedeniyle iktidara güç, para ilişki nedeniyle yaklaşanların ve bundaki meramını da giderenlerin haddinden fazla olduğunu gösteriyor. Bunların temizlenmesi, iktidarın yolla çıkarken yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla mücadele ilkesine sıkı sıkı riayet etmesi AK Parti'nin geleceği açısından elzemdir. AK Parti'nin bu üç alanda verdiği mücadele onu halkın gözünde vazgeçilmez kıldı. 19 yıldır da onu iktidara taşıyan bu ilke ve bu ilkenin uygulanması için güçlü ahlaki tutumdu.

Şimdilerde çıkar çevreleri tarafından "yolsuzluk, rüşvetle" kuşatılmaya çalışılan AK Parti'nin bir an önce bu kuşatmadan kurtulması lazım. Partinin yeni yönetimine seçilenlerin öncelik vermesi gereken sorunlarından biri budur. Hele hele ekonomik kriz gittikçe derinleşirken tekil örneklerle yaşanacak her yoksulluk dramı, her yolsuzluk vakası, her lüks ve şatafat vakası AK Parti'nin hanesine yazılacağını görmek lazım. Yaşanan süreç nedeniyle yaşanan her tekil vaka içinde geçildiği süreç nedeniyle toplumun anlam dünyasında mutlak bir şekilde AK Parti'nin hanesine yazılacaktır.

AK Parti yönetimi, ağır bedeller ödenerek inşa ettiği süreci, birkaç rüşvetçi, güç müptelası, yolsuz eğilimli kişilere harcatmamalıdır.