Ebeveyn ve büyüklere karşı saygı azalmış; tarih, kültür ve dini değerlerinden uzak bir gençlik yetişiyor. Modernizmin pençesinde bir o yana bir bu yana savrulan gençlerimiz basit hesapların kurbanı oluveriyorlar.
Peşinen söyleyelim gençlerimizin bir kısmı elden gidiyor, adeta kırmızı alarm veriyor.
Yanlış olmasın, anlaşılmasın: Gençlerle ilgili endişeler taşımak, çoğunlukla, bir derdin ve davanın neticesidir. Yalnız nefsimizden değil, neslimizden de sorumluyuz. Nesli muhafaza etmek. Onların İslâm kalmasını sağlamak.
Pandemi sürecinde her alanda değişimler yaşandığı gibi çocuklardan gençlere, yetişkinlere kadar her yaş grubunda önemli değişikler ortaya çıktı.
Özellikle ruhsal davranışsal açıdan önemli derecede sorunlar oluştu ki, bu sorunları gidermek yorucu olacak hem de zaman olacaktır.
Büyük bir kısım telefonlara, sosyal medyaya, dijital ortama gömülerek yaşam sürdü. Bunun sonucu olarak ruhen, bedensel, davranışsal bakımdan büyük kayıplara uğradı.
Yasaklar sonrasında okullarda, sokakla, çevre ile yeniden buluşan gençler tanınmaz hale geldi. Konuşma şekli, hitap tarzı, giyim şekli, yemek kültürü, davranış biçimi, hal ve hareketler olumsuz olarak değişime uğradı. Bulundukları ortama uyum sağlamada zorlanıyorlar.
Her türlü ekonomik zorluklara, sosyo-kültürel sorunlara rağmen anne ve babalar gençlere zaman ayırıp gerek ilgi göstermeli, düzgün ahlaklı, seçkin bireyler yetiştirmek için çaba sarf etmelidir. Okullarda eğitimciler gerekli hassasiyeti göstermeli, toplumsal bilinç oluşturulmalıdır.
Her bir genç hem ailesinin hem çevresinin hem de toplumun geleceğidir. Gençlerin yaşayacağı her türlü sorun ülkenin sorunudur. Asıl beka sorunu gençliğin sorunlarıdır. Gençliğini kaybeden bir millet geleceğini kaybeder.
Devletin, yönetenlerin acilen sorumluluk alıp yara kangren olmadan gereğini yapmalıdır.
Herkes üzerine düşen sorumluluğu bu konuda üzerine almazsa çocuklarımız ve geleceğimiz adına kaygılar, korkular çok büyük olacaktır. Yoksa bir kuşak değil millet ve devlet kaybedecektir.