Bugün, Cumhurbaşkanı’nın Dem heyetiyle yapacağı görüşme hem Türkiye’nin hem de Kürt halkının kaderi açısından tarihi bir önem taşıyor. 

Bu görüşmede, kamuoyunun uzun süredir merakla beklediği ve çözüm bekleyen meselelerin ele alınması bekleniyor.

 Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı iç siyasi ve toplumsal kırılmalar düşünüldüğünde, bu toplantı belki de dönüm noktası niteliğinde olacak.

Cumhurbaşkanı, DEM heyetine çok açık ve doğrudan mesajlar verecek gibi görünüyor.

 Bugüne kadar yapılan hataları işaret ederek şöyle diyecek: "Şimdiye kadar Türkiye’yi kaybettiğiniz yeter. Ne Kürtlere kazandırdınız ne Türklere. Türkiye’nin Ortadoğu’da söz sahibi olabilmesi için Kürtlerle birlik olmaktan başka bir yolu yoktur."

Bu cümle, Türkiye’nin içinde bulunduğu karmaşık durumun ve çözüm yollarının ne kadar net olduğunu gösteriyor.

 Ortadoğu’da güçlü bir Türkiye için, Kürtlerle sağlam bir iş birliğinden başka bir yol olmadığı artık tartışmasız bir gerçek.

 Cumhurbaşkanı’nın bu gerçeği görerek hareket edeceğine inanıyorum ve bu doğrultuda DEM heyetine önemli tavsiyelerde bulunacağını düşünüyorum.

Geçmişteki Hatalar, Bugünkü Sorunlar

DEM heyeti, eğer geçmişte Cumhurbaşkanı’nın çözüm ve barış odaklı önerilerine kulak verseydi, bugün hem Türkiye’nin hem de Kürtlerin durumu çok farklı olabilirdi.

 Maalesef, bu fırsatları değerlendirmediler.

 Yanlış politikalar ve stratejik hatalar, Kürt halkına çok şey kaybettirdi. Bugün Kürtlerin daha fazla kaybedecek bir şeyi kalmadı. Dahası, Kürt halkı da bu kayıpları kabul etmiyor ve artık taleplerinin görmezden gelinmesine razı değil.

DEM heyeti, bugünkü görüşmede Abdullah Öcalan’ın serbest kalması meselesini öncelikli olarak gündeme getirecektir. 

Onlar için bu konu, uzun süredir en önemli mesele olarak gündemde. 

Bu ısrarcı tutumlarının sürdürülebilir olmadığını görmeleri gerekiyor. 

Kürt halkının desteği olmadan ne Abdullah Öcalan’ın ne de bu hareketin geleceği mümkün olabilir. 

Bugün Abdullah Öcalan’ın hâlâ bu kadar güçlü bir figür olarak kalmasının yegâne sebebi, Kürt halkının ona olan bağlılığıdır.

2016 Seçimleri ve Kaçan Fırsatlar

Eğer DEM heyeti, 2016 seçimlerinde inatçı bir tutum sergilemeseydi, Selahattin Demirtaş yanlış politikalar izlemeyip Avrupa ve ABD’nin yönlendirmeleri yerine halkın sesine kulak verseydi, bugün Türkiye’nin ve Kürtlerin durumu çok daha farklı olabilirdi.

 Demirtaş, Kürt halkının isteklerini ve taleplerini görmezden gelerek yanlış adımlar attı. 

Bu süreçte, “Seni başkan yaptırmayacağız” söylemiyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’a meydan okudu.

 Fakat bu çıkış, kısa vadeli bir siyasi hamleden öteye geçemedi. 

Bugün, Demirtaş’ın cezaevinde olduğunu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hâlâ lider olduğunu görüyoruz.

Bu süreçte Kürt halkı çok şey kaybetti. 

Taleplerinin görmezden gelinmesi, siyasi temsilcilerinin yanlış politikaları ve bölgesel iş birliklerinin göz ardı edilmesi nedeniyle hem sosyal hem de ekonomik olarak büyük bedeller ödendi.

Gerçeklerle Yüzleşme Zamanı

Son yıllarda, DEM heyeti ve çevresi de gerçeklerin farkına varmaya başladı.

 Geçmişte beddua ettikleri Erdoğan ve Bahçeli’ye bugün dua eder hale geldiler. 

Nihayet, Türkiye’nin ve Kürtlerin ortak geleceği için birlikte hareket etmenin önemini anlamaya başladılar.

 Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinde Türkiye’nin barış ve istikrar arayışında önemli adımlar atılabileceği ortada.

Barış ve Birlik İçin Yeni Bir Sayfa

Bugünkü görüşme, Türk ve Kürt halkı için yeni bir sayfanın açılması adına tarihi bir fırsat olabilir. 

Barış, istikrar ve ortak geleceği inşa etmek için bu toplantının olumlu sonuçlar doğurmasını diliyorum.

 Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinde ve akılcı bir yaklaşımla, Kürt halkının taleplerine kulak verilmesi, yanlış politikaların terk edilmesi ve ortak bir yol bulunması mümkün.

Hepimizin umudu, bu görüşmenin hem Türk halkı hem de Kürt halkı için hayırlı sonuçlar getirmesi. 

Dileriz ki bugünkü toplantı, ortak bir geleceğin inşası için önemli bir adım olur ve Türkiye’nin barış içinde, güçlü bir şekilde ilerlemesinin kapısını aralar.