Bugun...


Zeki Özer

facebook-paylas
DEDAŞ’tan, ibadete sabotaj mı?
Tarih: 27-01-2021 00:03:00 Güncelleme: 27-01-2021 00:03:00


Hayatın kişisel ve toplumsal sorunları karşısında insanın sığınabileceği en büyük güç dindir.

Din, toplumsal hayatın vazgeçilmez bir unsuru olarak insanlık var olduğundan beri varlığını devam ettiren bir olgudur. Toplumsal hayatın olmazsa olmazı olan din ile toplum arasında karşılıklı bir etkileşim söz konusudur. Zaman zaman din, toplumu, zaman zaman da toplum, dini etkilemiştir.

İslam dininin temelini oluşturan Allah inancı ve dini ibadetler, kişiliği ve iradeyi geliştirici bir özelliğe sahiptir. Namaz kılarken rükuda eğilmek ya da secdede yere kapanmak, insana alçakgönüllülük ve mütevazi olmak gibi meziyetler kazandırmaktadır. Oruçla, kin, öfke ve nefret duyguları kontrol altında tutularak nefsin istekleri karşısında dayanma gücü elde edilir. Zekât ve sadakayla bencillik ve cimrilik duyguları dizginlenmekte, yardımlaşma ve diğerkâmlık hisleri canlı tutulmaktadır.

Hz. Peygamberin(S.A.V) toplumsal hayatın merkezine yerleştirdiği camiler, her ne kadar geçmişten devraldığı bu mirasın tamamına sahip çıkamasa da halen toplumsal hayatı ayakta tutan merkezlerdi.

Cami, toplumun her kesiminden insanın herhangi bir ayırıma gitmeden bir araya geldikleri, kaynaştıkları, aynı heyecanları yaşadıkları, kardeşlik, birlik ve beraberlik duygularının doruk noktasına ulaştığı kutsal bir mekândır. Bu yüzden İslâm'da cami özel bir konuma sahiptir. Hz. Peygamber'den günümüze kadar bu yönünü hep muhafaza etmiştir.

Tarihsel süreç içerisinde ibadethane olmanın yanında çok farklı fonksiyonları yerine getiren camilerin, günümüzde sahip olduğu fonksiyonları kaybettiği, günde beş vakit namaz kılınan tek boyutlu mekânlar haline geldiği dile getirilmektedir. Ancak dinin kurumsal merkezi olan camiler hem günde beş vakit kılınan namazlarla toplumsal hayata katkı sunmakta, bünyesinde icra edilen dini tören ve merasimlerle müminlerin dini düşünce ve davranışlarına katkı sağlamaktadır. Aynı zamanda yaygın din eğitiminin merkezi olan camiler, inananlar ve inananlar topluluğuna kimlik kazandıran, toplumun sahip olduğu değerlerin korunmasını, aktarılmasını sağlayan mekânlardır.

Camiler ibadet yeri olma özelliğinin yanında, din eğitiminin temel bahisleri olan iman, ibadet, ahlâk gibi konularda eğitim yapılan birer yaygın eğitim kurumudur. Camilerde her yaş ve seviyedeki insanımız dinî konularda bilgilendirilmekte, aydınlatılmakta ve okullarda öğrendikleri dinî bilgiler pekiştirilmektedir.

Dolayısı ile Camilerin toplumda önemli yer tutmaktadır. Malum Günümüzde camilerin birçok sorunu var. Aydınlatma, ısınma gibi sorunlar hemen hemen tüm camilerin başta gelen sorunudur.

Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar iktidara gelen sağcısı, solcusu, muhafazakâr partiler, bu sorunları çözme noktasında adım atmadığı gibi, zaman zaman sorun cami imamının omzuna bırakılıp, kendin başının çaresine bak denmektedir.

Diyanet işleri başkanlığı yapısı: Anayasada yapılan değişiklik uyarınca 2018 yılında Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemine geçilmesi ile birlikte 09.07.2018 tarihli Resmi Gazetede (3. Mükerrer) yayımlanan 703 sayılı KHK ile Başkanlık, Cumhurbaşkanlığına bağlanmıştır. Mezkûr KHK, 633 sayılı teşkilat kanununda Başkanlığın görev alanı ve yetkileriyle ilgili önemli değişiklikler getirmiştir. Velevki Camilerin, müftülerin, imamların sorunu hakkında önemli bir değişikliğin olmaması iktidarda bulunan muhafazakâr bir partiye yakışmıyor.

Diyanet işleri başkanlığı bağımız olmadığı gibi, müftülüler nasıl bağımsız olur imamlar de aynı şekilde bağımsız değil.

18 yıldır iktidarda olan muhafazakâr ak parti birçok alanda anayasa değişikliği yaptı. Birçok sorunu çözdü ama ne yazık ki Milletin hassas olduğu camiler konusunda özellikle aydınlatma ve ısınma sorunu çözmedi. Diyanet işleri yapısında bir değişiklik yapılmadı. Bir il müdürün sahip olduğu haklara, müftüler sahip değil.

Diyarbakır’da camiler ile ilgili DEDAŞ ile yaşanan aydınlatma, ısınma sorunu yeni bir sorun değil, camilerin olmadık zamanda enerjilerinin kesilmesi yeni değil.

Ne demek oluyor? Adeta milletin aklıyla alay ediyorsunuz. Devlet aydınlatma parası ödüyor, ısınma parası ödemiyor bu ne yaman çelişki. Kanunu yapan meclistir. iktidarda kim olursa olsun sorunun çözümünü meclisten başka yerler de aramayalım.

Sistem, sorumluluğu cami imamına yüklemiş, gariban imam ne yapsın? Ya cemaatten para toplar ya da kendi cebinden öder. Nedenine gelince, abonelik imamın adına yapılmaktadır da ondan.

İl Müftüsü ve İlçe Müftüleri DEDAŞ’ın camilerin enerjisi kesimine karşı bir açıklama yapmadı, çünkü açıklama yapma yetkileri yok, izne tabidirler, ancak İl Valisinden izin alarak açıklama yapabilirler. Zira Müftüler, devlet memuru kanununa tabi olduğundan, amirinden izinsiz açıklama yapma yetkisine sahip değiller.

Peki, Camilerin enerji sorunu nasıl çözülür? O zaman Her caminin çatısına güneş enerjisi sistemi kuralım. Belki sorun çözüme kavuşur. Türkiye’de iklim şartları da buna elverişli, ne DEDAŞ ile bir sorunu kalır nede imamın cemaatle bir sorunu



Bu yazı 5488 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI