Bugun...


Zeki Özer

facebook-paylas
DÜNDEN BUGÜNE UNUTULMADI
Tarih: 07-10-2024 00:03:00 Güncelleme: 07-10-2024 00:03:00


 

2014 yılının Kurban Bayramı’nda, Diyarbakır’da ve bölgenin diğer şehirlerinde yaşanan vahşet, PKK’nin kanlı tarihine eklenen yeni ve karanlık bir sayfaydı. 6-8 Ekim 2014’teki saldırılar sırasında, başta Diyarbakır’da Yasin Börü ve arkadaşları olmak üzere, birçok dindar insan katledildi. Aradan geçen 10 yıl, katliamın derin izlerini silmedi. Bu mezalimin hafızalarda yeniden canlanması, ülkemizin maruz kaldığı sistematik saldırıların bir parçası olarak hatırlanmalı.

 

PKK, kurulduğu günden bu yana, özellikle kendisine biat etmeyen bölge halkına karşı uyguladığı şiddetle biliniyor. Ancak 6-8 Ekim’de yaşananlar, bu baskının en kanlı örneklerinden biriydi. Ellerinde kurban etiyle ihtiyaç sahiplerine yardım etmeye çalışan gençler, linç edilerek katledildi. Sakallı insanlar ve tesettürlü kadınlar, ideolojik nefrete kurban edildi. Camiler, Kur’an kursları ateşe verildi, yağmalandı. Diyarbakır, bu vahşetin en yoğun yaşandığı merkezlerden biri oldu. Halkın inançlarına, değerlerine saldıran bu terörist güruh, devleti de hedef aldı. Ancak devletin sahadaki varlığı adeta yok gibiydi.

Bu katliam, sadece bir grup radikal militanın taşkınlığı olarak geçiştirilemeyecek kadar derin bir operasyondur. Uluslararası güçlerin, özellikle de ABD’nin desteğiyle planlanan bu mezalim, Türkiye’yi ve Doğu illerindeki dindarları hedef alıyordu. PKK, kurulduğu günden beri bölgedeki dindar halkı sindirme politikasını sürdürüyordu. 90’lı yıllarda da benzer katliam girişimlerinde bulunan örgüt, bu kez daha da sistematik bir şekilde harekete geçti. 6-8 Ekim olayları, Türkiye’ye yönelik bir girişimin ötesinde, dindar kesimin yok edilmesine yönelik apaçık bir operasyondu. Bu durum, uluslararası güçlerin bölgede uyguladığı baskı ve kontrol politikalarının bir sonucudur. PKK ise bu operasyonun sahadaki tetikçisidir.

 

Bu vahşet, bir anda patlak vermedi. 12at 2 Şub006’da Diyarbakır İstasyon Meydanı’nda gerçekleştirilen Peygambere Saygı Mitingi, emperyalist güçlerin Kürt halkının inançlarına bağlılığını fark etmesine neden oldu. O tarihten itibaren Kürt halkına yeni bir kimlik giydirme çabası yoğunlaştı. Ancak halkın dini bağlılığı, bu planları boşa çıkardı. 4 Ocak 2011’de Hizbullah Cemaati mensuplarının tahliye edilmesi sonrası, Abdullah Öcalan’ın İmralı’dan gönderdiği talimatlar, bölgede dindar kesime yönelik saldırıların fitilini ateşledi. “Diyarbakır’da yer verilmemeli” talimatıyla başlayan bu süreç, İslami STK’lara yönelik şiddet olaylarının artmasına yol açtı. Öyle ki, ABD Adana Başkonsolosu John Espinoza’nın katılacağı iftar çadırı önünde halkın sert tepkisiyle karşılaşması, emperyalist güçlerin bölgedeki nüfuz çabalarının halk nezdinde nasıl karşılık bulmadığını açıkça gösteriyordu.

 

Ancak 6-8 Ekim mezaliminde asıl çarpıcı olan, devletin olaylara karşı neredeyse hiçbir müdahalede bulunmamış olmasıdır. Dönemin Diyarbakır Valisi Hüseyin Aksoy’un açıklamaları, devletin bu katliam sırasında nasıl geri planda kaldığını gözler önüne serdi. “Zırhsız araçlarla çevik kuvveti olaylara gönderirseniz şehit verirsiniz” açıklaması, güvenlik birimlerinin neden sokaklara çıkmadığını savunmak adına dile getirilmişse de, halkı yalnız bırakan bu tavrın nasıl felaket sonuçlar doğurduğu ortadadır. O gün devlet, vatandaşlarını korumak için sahada değildi. Güvenlik güçleri olaylara müdahale etmekten geri durdu. Halk ise kendi kaderine terk edildi.

 

Olayın failleri ve azmettiricileri, delilleriyle birlikte ortadayken, ne yargı birimleri ne de güvenlik güçleri bu suçlulara yönelik ciddi bir adım atmadı. Katliamın üzerinden yıllar geçmesine rağmen, sorumlular hala aramızda dolaşmakta. Devlet, o gün “devlet olma” vasfını ya kullanamadı ya da kullanmak istemedi. Bu tür olaylar, sadece ülkemizin değil, insanlığın hafızasında kara bir leke olarak kalmaya devam edecek.

 

6-8 Ekim olayları, sadece bir saldırı ya da provokasyon olarak değerlendirilmemelidir. Bu olaylar, uluslararası güçlerin, yerel taşeronları aracılığıyla Türkiye’ye ve bölgedeki dindar halkın değerlerine yönelik yürüttüğü geniş çaplı bir operasyonun parçasıdır. O gün yaşananlar, Türkiye’nin dindar kesimine yönelik uygulanan baskı ve şiddetin en acımasız örneklerinden biridir ve hafızalardan silinmeyecek bir vahşettir.



Bu yazı 4442 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
HABER ARA
YUKARI