escort konya
Bugun...


Zeki Özer

facebook-paylas
Medya Ülke Adalet ve Ancak...
Tarih: 04-11-2024 00:03:00 Güncelleme: 04-11-2024 00:03:00


 

Türkiye’de medya, sessizliğe gömülmüş, yaşanan büyük sorunları görmezden gelerek toplumun gerçek gündemini perdelemekte.

 Kitle iletişim araçları, toplumun en önemli meselelerini göz ardı ediyor, yoksulluk, işsizlik, adaletsizlik gibi can alıcı konuları yok sayarak dikkatleri yüzeysel meselelere çekiyor. 

Bu tablo, ülkenin ne kadar büyük bir medya manipülasyonu altında olduğunu gösteriyor.

 Bugün Türkiye’de 30 milyona yakın insan yardım alıyor. 

Bu, nüfusun neredeyse yarısının devlet destekleriyle ayakta durduğunu göstermiyor mu?


 Böylesine devasa bir kitleye yardım yapılması, büyük bir ekonomik kırılganlığın ve toplumdaki derin yoksulluğun açık bir göstergesi değil midir?

 Ancak, buna rağmen ne medya ne de siyaset bu konuya eğiliyor; halkın halini anlamak yerine, göz boyayan gündemlerle insanlar oyalıyor.

Bu sırada uluslararası derecelendirme kuruluşları Türkiye’nin kredi notlarını artırıyor, sözde ekonomik iyileşmeden bahsediyorlar. 

Ancak, sokaktaki vatandaş bu “iyileşmeden” bir fayda görmüyor, çünkü halkın geçim derdi artarak devam ediyor. 

İşsizlik kol geziyor, insanların temel ihtiyaçlarını karşılaması her geçen gün zorlaşıyor.

 Her gün daha fazla insan işsiz kalıyor, daha fazla ev yoksulluk sınırının altına itiliyor, fakat medyada bunlar tartışılmıyor. 

Yardım politikalarıyla ülkenin sorunlarını örtbas etmek doğru bir çözüm değil. Yardım geçici bir rahatlama sağlasa da, kalıcı bir refah sağlamaz.

 Türkiye’nin kalkınması için istihdam odaklı politikalar geliştirmek, üretim ekonomisine dönmek şart. 

Ancak mevcut durum bu yaklaşımın çok uzağında.

Türkiye’de varlıklı kesimler bankalardaki paralarını faize yatırarak kolayca gelir elde ederken, halk ekonomik çıkmaz içinde kıvranıyor.

 Yatırım yapılmıyor, istihdam yaratılmıyor, çünkü faiz kazancı ile evinde oturan kişi uğraşmadan para kazanabiliyor. 

Faiz, toplumun hem ekonomik hem de ahlaki yapısını zayıflatan bir sömürü aracı olarak öne çıkıyor. 

Parası olan insanlar üretim yatırımı yapmak yerine kolay kazancı tercih ederken, işçiler ve dar gelirli vatandaşlar hayat mücadelesi veriyor.

 Bu durum hem ekonomiye zarar veriyor hem de toplumun sosyal yapısını çürütüyor. 

Faizin bu denli etkili olduğu bir sistemde kim işçi maliyetine, yüksek vergi yüküne, elektrik faturasına katlanarak yatırım yapmayı tercih eder? 

Türkiye, üretim ekonomisini terk etmiş, rant ekonomisine hapsolmuş durumda ve bu durumun faturasını halk ödüyor.

Türkiye’de gündem sürekli değişiyor, yaşanan yoksulluk adeta bir terbiye aracı gibi halkın önüne sunuluyor. 

Sosyal yardımlarla insanlar idare ediliyor; halk bu yardımlara muhtaç bırakılarak gerçek sorunları görmesi engelleniyor. 

Siyasi irade, sürekli değişen gündemlerle toplumu oyalarken, adalet, güvenlik ve sosyal refah gibi konular göz ardı ediliyor. 

Örneğin, küçük bir kız cinayeti gibi bir olay 72 gündür çözülememiş,  durumda. 

Bu cinayeti kim işledi, nasıl işlendi, neden çözülemiyor? 

Bu sorular yanıtsız kalıyor, medya bu meseleyi gerektiği gibi ele almıyor. 

Ortaya çıkan videolar, söylentiler ortada dolaşsa da, bu olayı çözüme kavuşturacak bir irade yok. 

Hukukun işlemediği, adaletin sağlanamadığı bu ortamda güven kaybı her geçen gün daha da artıyor.

Sadece adalet değil, toplum sağlığı da büyük tehdit altında. 

Gıda sektöründe yapılan hileler, halkın sağlığını tehdit ediyor ama medyada gündem olmuyor. Hastanelerde çocuklara yönelik şiddet, İstanbul’da 6 yaşındaki çocuğun öldürülmesi gibi olaylar da hızla unutulup gidiyor. 

Türkiye’de hırsızlık ve yolsuzluk sıradanlaşmış durumda. 

Yolsuzluk ve kayırmacılık almış başını gitmişken, halk adeta sessiz kalmaya zorlanıyor. İnsanlar susturuluyor, korkutuluyor, ülke adeta bir korku iklimine sürükleniyor.

 “Koyun gibi” bir sessizlik içinde halk, bu sorunlara göz yummaya zorlanıyor.

 Ancak bu sessizlik sonsuza kadar sürebilir mi?

Türkiye’de halkın gücü sandıkta ortaya çıkar. 


Ancak sistem değişmedikçe, adaletsizlikler ve yolsuzluklar devam edecek. 

Türkiye’deki bu çürümüş yapının düzelmesi için sadece yüzeysel değişiklikler yetmez; anayasanın kökten değiştirilmesi, halkın gerçek iradesini yansıtan bir sistem kurulması şart. Şu anki sistem, feodal yapıların izlerini taşıyor ve bu köhne düzen topluma ağır bir yük olarak geri dönüyor. 

Anayasa, halkın lehine ve eşitlikçi bir yapıya kavuşmadıkça, bu çürümüşlük devam edecek.

Öte yandan, Türkiye’nin İsrail’e karşı ambargo uyguladığını iddia etmesi, ancak İsrail’e deniz yoluyla demir, çimento gibi ürünlerin gönderilmeye devam etmesi de büyük bir çelişki. 

Resmi söylemde ambargo var deniyor, fakat pratikte İsrail ile ticari ilişkiler devam ediyor.

 “Bu yardımlar Filistin’e gidiyor” denilse de Filistin’de savaş hâlâ sürüyor. 

Bu tür iki yüzlü politikalar, halkın güvenini sarsıyor, samimiyetsizliği gözler önüne seriyor.

Türkiye, derin bir çöküşün eşiğinde. 

Adaletin, hukukun, ekonominin bu denli çürümüş olduğu bir sistemin değişmesi şart.

 Türkiye’de toplumun her kesimini kapsayan, gerçek anlamda adil, şeffaf ve halkın ihtiyaçlarına cevap verecek bir anayasa değişikliği yapılmadan bu düzen değişmeyecek.

 Bugün, güçlü bir medya, gerçek bir hukuk sistemi ve sağlam bir ekonomi için halkın iradesine ve cesur adımlara ihtiyaç var. 

Bu adımlar atılmadıkça, Türkiye aynı kısır döngünün içinde dönüp duracak.



Bu yazı 3440 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
HABER ARA
YUKARI