Bugun...


Zeki Özer

facebook-paylas
Üniversitemiz Bilim ve İlim merkezi olmalıdır!
Tarih: 07-07-2021 00:03:00 Güncelleme: 07-07-2021 00:03:00


Geçen hafta sonu oğlumun mezuniyet törenine katılmak için Antalya gittim. Galiba Keloğlan’dan Ezop Masallarına, La Fontainne’den Nasreddin Hoca’ya masallarla büyüyen bir toplumun bireyleriyiz.

Şöyle ki; Dizi seyretmeyi, insan hikâyeleri dinlemeyi ve izlemeyi de çok severiz…

Masallarla hayatımıza giren hikâyenin bu gücü sadece çocuklukta değil eğitimden iş dünyasına, her alanda kullanılmaya devam ediyor.

Töreni izlerken kendi kendime sordum Diyarbakır Dicle üniversitesi ile Akdeniz üniversitesi arasında bir karşılaştırma yaptım. O kadar duygulandım ki keşke Antalya kadar bizlerde memleket sevdası olsaydık.

Yılarca siyasette hep bu halkın önüne getirilen isimler seçildi meclise gittiler, bu halkın temsilcisi olarak meclise gittiler de ne yaptıklarını bilen birileri var mı bilen duyan varsa lütfen söyleye bilir mi?

Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar gelen siyasi partiler her zaman bu halktan oy istediler bu millet de verdi, hep istediler bizde verdik fakat sonuç; kaybolan nice yıllar, kayıp olan geleceğimiz kayıp olan Diyarbakır.

Akdeniz Üniversitesi ciddi anlamda kurumsallaşmış, akademik bir kimlik almış her alandan kendini gösteriyor.

Diyarbakır ve Dicle Üniversitesine gelince malum pek yazacak bir şey bulamıyoruz art ya dair.

Şimdiye kadar Dicle üniversitesi yönetenler ne yaptılar kocaman bir hiç…

Dicle üniversitesinden sonra kurulan Akdeniz üniversitesi tıp dalından 366 öğrenci mezun verdi.

Acaba Dicle bu dalda kaç mezun verdi.

Bölgemizde tarih boyunca Bilim ve Tıp İslami ilimlerle beraber ilerlemiş. Bilim ile bu kadar iç içe geçmiş başka bir din gösteremezsiniz.

936 yılında doğan Zehravi, ilk böbrek taşı ameliyatını gerçekleştiren cerrah olarak kabul ediliyor. Böbrek taşını parçalayarak çıkarmak, canlı hayvanlar üzerinde ameliyat yapmak, kadavrayı parçalamak gibi yeni metotları uyguladı. Atrit ve fıkra tüberkülozu ile ilgili çalışmalar yaptı. Kanser ve göğüs hastalıklarıyla da ilgilendi tedavi metotları geliştirdi.

Kalp ve göğüs hastalıklarıyla ilgilenen bir diğer Müslüman bilim adamı İbn-i Zühr 1091 yılında doğdu. Tıp, cerrahi ve eczacılık alanındaki incelemelerini birbirine bağladı. Kalp çeperi iltihabının tarifini yaptı. Rasyonel tedavi metotları buldu ve uyguladı.

1210 doğumlu İbn-i Nefs de kalp ve solunum yolları ile ilgilendi. Kalp ve solunum yollarının anatomisi üzerinde durdu. Kanın, kalp-akciğer-kalp hareket sistemini inceledi. Küçük kan dolaşımını buldu.

Veba salgının dünyayı kasıp kavurduğu, milyonlarca insanın hayatını bu hastalık yüzünden kaybettiği bir dönemde İbn-i Hatip, veba hastalığı ve bulaşıcılığı üzerine bir eser verdi. “Vebayı Soranı İkna Eden Kitap” adlı eserinde veba salgınının mantıklı açıklamalarını yaptı. Avrupa’da geçerli olan “hastalık fert ile doğar, bulaşma söz konusu değildir” tezini çürütüp hastalığın hasta ve eşyaları yoluyla bulaştığını ortaya koydu.

İbn-i Sina 980 yılında doğdu. Hastalıkları yayan “küçük organizmaları” tanımladı. Kitab-üs şifa kitabında felsefe ve fen konularını işledi, El Kanun fit tıp eserinde tıbbın kanunlarını ortaya koydu. Bu eseri ortaçağ üniversitelerinde 1650 yılına kadar okutuldu…

Yarım asır oldu kurulan bir üniversitemiz kendinden sonra kurulan üniversiteler karşısında sanki bir köy okulu gibi, ümidimiz yeni yönetimde beklentimiz akademik ve bilimsel çalışmaları ile üniversitemizi ilim ve bilimin merkezi konumuna getirmeleridir.

 



Bu yazı 5216 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI