Bugun...


Zeki Özer

facebook-paylas
Geleceğin anahtarı ‘Muhalefet’in elinde!
Tarih: 16-07-2021 00:03:00 Güncelleme: 16-07-2021 00:03:00


Cumhuriyet, geçmişte yaşanan bazı acı olaylar ve tarihi gelişmelerden kaynaklı, mahalleler arası rekabet ve çatışma misali bir süreç ile kurulurken mahalleler arası mesafeleri oldukça açılmış bir sosyal ve toplumsal mirası geleceğe bırakarak kuruldu.

Gelin görün ki, bu mahallelerin içinden çıkan siyasi partiler, kimlik politikalarının kolaycılığına ve konforuna yaslanarak, iktidarı kolayca elde edebilme adına; bırakın uzaklıkları yakın edip yaraları sarmayı, derin uçurumlar yaratıp kapanmaz yaraların açılmasına vesile oldular ve önderlik ettiler.

Her biri kendi mağduriyetinden mustarip şekilde bunu dillendirip mücadelesini verirken, iktidar olduktan sonra isyan ettikleri ve vakti zamanında kendilerini de öğüten zulmün çarklarını kırmak yerine, bizzat başına geçerek birer zalime dönüştüler.

Türkiye iyi yönetilmiyor, Türkiye kötü yönetiliyor” sloganının dillere pelesenk olduğu ve gerek içerde gerekse de dışarda büyük siyasal, ekonomik krizler yaşadığımız mevcut iklimde, nedensellik bağlamında karşımıza iktidar kadar muhalefet de çıkıyor.

Elbette yaşadığımız sorunların, hukuksuzlukların ve krizlerin faili iktidar. Lakin, edilgen tarzı ile bu zulümlere kayıtsız kalan muhalefetin varlığı ve sorumluluğu da yadsınamaz bir gerçek.

İktidar, yaşam kaynağı olan kutuplaştırmayı besleme adına, imparatorluk geçmişimizin yarattığı gurura ve onun oldukça dramatik şekilde yıkılışının sebebiyet verdiği travmaya yaslanarak, milli, dini duyguları istismar amaçlı şovenizm ve demagojiye dayalı politikalar üretiyor. Derdi millet olmayıp siyasi bekaları olan bir zümre için bu siyaset tarzı kendi içinde tutarlı ve anlaşılabilir.

Burada anlaşılması zor olan husus, muhalefetin haksız ve zayıf düşmüş iktidar karşısındaki acizliği. Anlaşılamayan, iktidarın ülkeyi fakirleştirmesine, siyasal ve sosyolojik olarak içerde ve dışarda krizden krize sürüklemesine ve ülkeyi adeta uçurumun kenarına getirmesine rağmen, muhalefetin bunlara karşı duramayıp, gerçekleri halka anlatmaması.

Muhalefet bunun yerine, İktidarın ayakta kalabilmek adına yarattığı suni gündemlere nesne olup, yazdığı senaryolara figüran oluyor ve onun lokomotifine vagonluk yapan bir pozisyona düşüyor.

Muhalefet geçmişte iktidarın olumlu olumsuz her eylemine hayır deyip karşı çıkma refleksi üzerinden siyaset üretti. Bu da kitleleri iktidarın çevresinde konsolide ederek keskin bir kutuplaşmanın doğmasına sebebiyet verdi.

İktidar toplumu, kutuplaştırma politikaları ile yarattığı devasa buzulların içerisine hapsetti. Bu buzullar içerisindeki hareketsizlik iki karşı komşunun dahi birbirlerine selam vermelerini engelliyor. Bu korkunç kötülüğe son vererek buzulları eritmenin yolu ne siyaha beyaz demekten ne de siyaha karşı kayıtsız kalarak onu meşrulaştırmaktan geçiyor. Bunun yolu onlara grinin onlarca tonundan birisi ile cevap vermekten ve oyunlarını bozmaktan geçiyor.

Tabii bu özgün olamamanın sebeplerinden birisi de Türkiye’de muhalefet yapma pratiğinin laf dalaşı dışında pek gelişmiş olmaması.

Örneğin, 2007 yılı Cumhurbaşkanlığı seçiminde Gül’ün adaylığına eşinin baş örtülü olmasından dolayı 27 Nisan muhtırasını da baz alarak tavır koyup sistemi kilitleyen ana muhalefet CHP, bugün kendi parti meclisine başörtülü bir üye seçiyor. Bu, nereden nereye gelindiğini göstermesi açısından oldukça açıklayıcı ve sembolik bir olay. Lakin, bu tarz olumlu ilerlemelere rağmen muhalefet, olması gerektiği yerin çok gerisinde bir dile ve söyleme sahip.

Tarihi bir dönemden geçtiğimiz herkesin malumu. Mevcut krizlerden ülkeyi çıkarabilme adına bir araya gelmesi kaçınılmaz olan muhalefetin bu konuda da başarılı olduğu söylenemez. Ürkek adımlarla ve bir ileri iki geri tarzda söylemlerle bu birliktelik sağlanamaz. Gerçeklikten kopmadan ama somut ve cesur adımlar atılarak bir çatı altında bir araya gelmeleri ve ortak bir metne imza atmaları memleket için hava gibi su gibi hayati bir ihtiyaç haline gelmiştir.

Yaşadığımız acılara ve içinden geçilen zamanda paradoks olmakla birlikte yadsınamayacak gerçek şudur: Hiçbir zaman sahip olamadığımız toplumsal sözleşmeye elimizle uzandığımızda tutacak kadar yakınız. Yeter ki halk kadar istekli olup biraz cesaret ve biraz da fedakârlık gösterelim.

 

Sözün fazla uzatmaya gerek yok muhalefet şunun farkında olmalı, Türkiye’nin geleceğinin anahtarı artık muhalefetin elinde. Ya onu kullanıp kapıyı açarak ülkeyi demokrasi, adalet ve refaha taşıyacak ya da eylemsizliği ve pasifliği ile bu köhnemiş zulme mahkûm bırakacak.



Bu yazı 5262 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI