Bugun...


Zeki Özer

facebook-paylas
ÜÇ HUSUS ve BASIN
Tarih: 28-09-2024 00:03:00 Güncelleme: 28-09-2024 00:03:00


 

Dicle Üniversitesi Yeni Yönetimi Toplantısı

Dicle Üniversitesi’ne atanan yeni rektör Prof. Dr. Sayın Kamuran Eronat’ın yerel basın buluşmasına katıldık.

Bu buluşma önemliydi. Bir üniversitenin başındaki ismin ilk temasını yerel basınla yapması dikkat çekiciydi.

 Toplantı boyunca rektör ve yardımcılarını dikkatle dinledim.

 Konuşmalarından çıkardığım sonuç, önceliklerinin insan olduğu yönündeydi.

 Ancak bu tür sözlerin bir anlam ifade etmesi için sadece lafta kalmaması, uygulamalara dökülmesi gerekiyor.

Gerçekten “önce insan” mı yoksa başka hedefler mi var?

Bunu ancak somut adımlar atıldığında anlayacağız.

Dicle Üniversitesi’ne yeni bir hastane kazandırılacağı söylendi.

 Bu projenin başlangıcı, yani ilk kazmanın vurulması, rektörlüğün insana verdiği önemin en somut göstergesi olacak.

 Üniversitenin akademik ve fiziki altyapısının güçlü olduğu malum, fakat insana öncelik verilmedikçe bu potansiyel ne yazık ki hizmete dönüşmüyor.

 Gerçek hizmet, insana yapılan yatırımdır ve bunu zaman içinde göreceğiz.

Dicle Üniversitesi Yeni Rektörü  Prof. Dr. Kamuran Eronat'a ve Ekibi'ne yeni görevleri hayırlı olsun.

Şehrimize farklı hizmetlere imza atmaları, dileğimiz.

4. Doğu Pediatri Kongresi ve İstenmeyen Husus

İkinci önemli konu, 4. Doğu Pediatrinin  düzenlediği organizasyondu.

Bu organizasyon, ilk başta olumlu bir izlenim yaratmıştı.

Detaylara inince, bazı eksiklikler ve çelişkiler göz önüne serildi.

İsrail’in Filistin’e uyguladığı zulüm 11 aydan uzun süredir devam ediyor.

Bu süreçte en çok mağdur olanlar ise masum çocuklar.

Bu savaşı durdurmak için elimizdeki imkânları kullanmamız gerektiğini söyledim.

Aldığım yanıt ise daha önce bu konuda gerekli hassasiyetin dile getirildiği şeklindeydi.

 

Ne yazık ki organizasyon sırasında servis edilen yiyecek ve içecekler, bu hassasiyetin sadece sözde kaldığını gösteriyordu.

Yemek masasında açılan kolalar, fantalar, adeta Filistin davasına ihanetin simgesi gibiydi. Çünkü herkesin bildiği gibi, bu tür içecekler İsrail menşeilidir ve bu markalara para vermek, dolaylı yoldan İsrail’e destek sağlamaktır.

Bu tür bir organizasyonda İslam bayraktarlığı yapılırken, böyle bir tutum sergilenmesi büyük bir tezat oluşturuyor.

 Misafirlerinize millî içeceklerimizi sunmak varken, İsrail’e ait ürünlerle bir masaya oturmak, inandığınız davayı zayıflatmaktan başka bir şey değildir.

 Misafirlerimize ayran, milli içeceklerimiz ikram edilmelidir.

Bu konuyu toplantı sırasında dile getirdim. Ancak misafirlerin tercih ettiği iddiası öne sürüldü.

 Biz,  milli değerlerimizi savunmalıyız, bu tip organizasyonlar milli içeceklerimizle temsil edilmelidir.

 Filistin Meselesi ve Cuma

Cuma namazı sonrası Dicle Üniversitesi İlahiyat Camii’nde Filistin meselesine dair yapılan bir basın açıklamasına katıldım.

Namaz bitiminde, cami neredeyse tamamen doluydu.

Üniversitenin üst kademesindeki profesörler, doçentler ve diğer akademik personel de oradaydı. Açıklamanın sonuna kadar kalanları görmek beni şaşırttı.

 Basın açıklamasını yapan bir grup öğrenci, omuzlarına yüklenen bu büyük davayı savunmak için sonuna kadar sabırla beklediler.

Diğer tüm katılımcılar, sendika üyeleri, akademisyenler, camiyi hızla terk etti.

Bu olay, Filistin davasının aslında herkesin dilinde olmasına rağmen, gerçekte ne kadar az insanın bu davaya sahip çıktığını gözler önüne serdi.

İsrail-Filistin meselesi hepimizin sınavıdır ve görünen o ki bu sınavda pek çok kişi sınıfta kalıyor.

Camiyi terk eden o kalabalık, bu davaya karşı ne kadar duyarsız olduğunun farkında değil mi?

Biz, burada geçici koltuklarda oturuyoruz. Bu dünya da geçici. Asıl mesele, Allah’ın rızasını kazanmak ve O’nun huzurunda yüzümüzün akıyla durabilmek.

Eğer bu koltuklar uğruna davalardan taviz verirsek, hem dünyada hem de ahirette kaybedenlerden oluruz.

Benim bu yazıyı kaleme almamdaki temel sebep, bu meselelerin göz ardı edilmemesidir.

 

İsrail’in Filistin’e yaptığı zulmü durdurmak için sadece sözlerle değil, eylemlerle de destek vermek zorundayız.

 Koltuklar, makamlar gelip geçicidir. Ancak Allah’ın huzurunda verdiğimiz hesap ebedidir. Bu yüzden, amacım ne bu dünyada bir mevki ne de insanlardan alkış toplamaktır.

Tek derdimiz, Allah’ın razı olduğu bir kul olabilmektir.

Eğer dünya hırsı peşinde koşsaydım, çoktan istediğim yerlere gelmiştim. Fakat bu, benim yolum değil.

Allah hepimizi kendi yolundan ayırmasın, bize doğru olanı yapma gücü versin.

Tüm bu olaylar ışığında şunu söylemek istiyorum: Hepimiz elimizden geleni yapalım. Bu dünya geçicidir, fakat Allah’ın huzurunda vereceğimiz hesap sonsuzdur.



Bu yazı 8267 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
HABER ARA
YUKARI