Bugün sosyal medyada Diyarbakır ilgili bir paylaşım gözüme çarptı. Paylaşım yapanlar AK Parti Diyarbakır milletvekili (sadece kendine vekil desek daha mı yerinde olur acaba?) ve il teşkilatı.

Ne olduysa artık,  yeni yeni akıllarına gelen sevgili halkına müjde veriyorlarmış. meğerse müjde dedikleri;  geçenlerde cumhurbaşkanının sağlık bakanlığına 40 bin personel alınması yönünde verdiği talimattı..

Günaydın sayın vekilciklerimiz, sayın il başkanımız, good mornig, bonjur mösyü, mersi matmazel, yahu sizlerin bırakın ülkeyi memleketinizden haberiniz yok. Müjde diye verdikleriniz, günler öncesinden ulu cami önündeki kahvehanelerde cami cemaatı tarafından bile kritik ve analizi yapılmış, bayatlamış haberler klasörüne kaldırılmış bir konudur.

Yahu siz ne yiyip ne içiyorsunuz,  kafa bi milyon, siz patagonya da mı yaşıyorsunuz arkadaş.

Efendim mesele Türkiye geneli tahsis edilen kadrolardan 462 si Diyarbakır'a tahsis edilmiş sıradan bürokratik bir şey. AK parti Diyarbakır vekilcikleri ve il teşkilatı na kim o aklı verdiyse paylaşımları, olay sanki kendilerinden kerametmiş gibi, onların yoğun diplomatik, bürokratik, sosyomatik ve omo matik çabaları sonucuymuş gibi vermeye çalışmaları akla zarar bir şey. siyaseten düşülmüş facia bir durum..

Geçmiş olsun mösyö, geçmişler olsun matmazel

Diyarbakır'da sağlıkta bu kadar sıkıntı varken Diyarbakır’ın vekilcikleri ve il teşkilatı ne yapıt çözüm buldu mu? No! hem de kocaman bir ''NO''

Müjde dediğinizde bizde sandık ki Diyarbakır’da 462 fabrikanın temeli atılmış diyeceksiniz. sandık ki işsizliğe çare bulunmuş diyeceksiniz. Ama nafile, olsun ha gayret bir daha ki döneme inşallah değil mi?

Müjde dediğinizde bizde sandık ki,  başta Diyarbakır  çocuk hastalıkları hastanesi ve diğer hastanelerde yaşanan uzman doktor sıkıntısını  gidermek için zahmet edip KOLUNUZU!! kıpırdatmışsanız, kuyrukların bitmesine vesile olmuş, MHRS sorunu kalmamış, hastanelerde tüm sıkıntıların bitmesi için vekilleri olduğunuz halk için bir şeyler yapmışsınız sandık.

Pardon yanlış anlamışız değerli vekilciklerimiz. 20 yıldır gözlerden de gönüllerden de uzak olunca sonuçta varlığınızın da yokluğunuzu nda pek bir şey ifade etmediğini unutmuşuz.

Çocuk Hastanesi'nde söz açılmışken geçen pazar bir çok vatandaş için şikayet konusu olan konu aklımıza geldi.  Meğerse çocuk hastanesinde uzman doktor gelen hastalara bakmak istemiyormuş, daha doğrusu bak-mı-yor-muş.  Nedeni ise döner sermayeden pay almadığı içinmiş.

Sayın vekilciklerimiz o kadar varsanız madem, zahmet olacak gerçi, yine KOLUNUZU bi kaldırın da, buyurun buna müdahale ediniz. Bunun müjdesini de hep beraber verelim o zaman.

Gerçi bizde çok şey istiyoruz değil mi?

Allah aşkına  yıllardır vekil ve iktidar il teşkilatı olarak, Diyarbakır'da hadi her şey bir tarafa çocuk hastanesi ve diğer hastanelerde yaşanan sıkıntıları yerinden incelemek aklınıza geldimi hiç, bir hafta sonu çocuk Hastanesi'nde yaşanan yoğunluğu ve Afrika’da bir hastaneyi anımsatan manzaraları görmek, orada bulunan vatandaşları dinlemek hiç mi aklınıza gelmedi, bu kadar feryat ve sese rağmen.

Müjde öylemi! yemezler efendiler; yemezler.

Size bunu ''müjde diye halka sunalım efendim'' diyen akıl hocacıklarınıza fırçayı kayarsınız artık.

Her neyse, çocuk Hastanesi'nde atanan başhekimin, bu pazartesi kapısını çalayım dedim, kapısı halka açık mı kapalı mı bizatihi görmek için, içeriyi girdim selam verdim  orda oturan sekretere sordum başhekim ile görüşmek istiyorum diye. sekreter içerde misafirleri var, sizi alamam diye, olsun bekliyorum dedim,  tamam dedi .

bu arada her gelen aynı gerekçe ile geri gönderiliyor, sayın başhekimimiz arkada özel odasında özel görüşmede imiş. Gelen kişiler kimler bilmiyorum saat tahmini 15: 00 civarı ben beklerken hastane müdürü geldi Ona da aynı şekilde cevap verildi.  Meğer ne görüşmeymiş saatler geçti tık yok, zavallı sekreter ha bire gelenlere mazeret uydurmaktan bi hal oldu. Velhasıl bir saatten fazla beklememize rağmen özel odada ufukta çıkacağına dair hiç bir belirti göremeyince gelenlerin hepsi enselerini kaşıya kaşıya geri döndüler.

Olay açık, devletin kapısını tutan liyakatsizler devletin kapısını halka ve millete kapatıyorlar. ama öyle böyle bir kapatma değil, sürgülü bir kapatma bunlarınki, çilingirin bile açamayacağı bir kapatma.

Öte taraftan da ömerler, kurtlar kuzular hikayeleri, olmuyor beyler olmuyor. Perhizle turşu bir arada gitmiyor değil mi?

Hadi biz üçüncü beşinci sınıf vatandaş görüşemiyorsak neyse, bir hastanenin mali idari işler müdürü atanmış bir başhekimle güreşemiyorsa vatandaş nasıl görüşecek?.

Hadi adet yerini bulsun, sayın vekilciklerimizin ve il teşkilatımızın verdiği müjdeye hayırlı olsun diyelim ne diyelim?