Bugün yaşadığımız durum, yalnızca 9 gencin tutuklanması değil, tüm Müslümanların ve mazlumların sesinin susturulmaya çalışılmasıdır. 

Gazze’deki zulme karşı sesini yükselten, vicdanlı ve dürüst bu gençler, sadece insanlık adına bir duruş sergileyip mazlumların yanında olmak için harekete geçti. Fakat, Cumhurbaşkanının katıldığı bir TRT World programında Gazze’ye dair duydukları acıyı ifade etmeye çalıştıkları için, apar topar dışarı atıldılar ve üç gün boyunca gözaltında tutulduktan sonra tutuklandılar. 

Bu tutuklama, sadece bu 9 gencin değil, tüm Müslümanların sesinin kısıldığı bir dönemin simgesi midir?

Bu, sadece bir grup gencin maruz kaldığı bir baskı değil, tüm Müslümanların sesini bastırmaya yönelik sistematik bir hareketin parçası olarak bilinir mi?

 Bütün bunlar yaşanırken, bizim siyasi partilerimiz, vekillerimiz, camilerde her Cuma günü Gazze için dua eden, basın açıklamaları yapan insanlar nerede? 

Neden bu suskunluk? 

Hani, "kırmızı çizgisi" olan vekillerimiz? 

Hani, Gazze için, Kudüs için, mazlumlar için sesini yükseltmesi gereken insanlar? 

Nerede onların sesleri?

 Neden bu konuda tek bir kelime bile etmiyorlar?

 Bizim Müslüman kimliğimiz, sadece dünyevî çıkarlar için değil, aynı zamanda mazlumların ve hakikatin yanında durmak içindir.

 Bugün, ellerindeki birkaç kuruş dünya malı için, ahireti ve vicdanlarını gözden çıkaranlara karşı sessiz kalmamız kabul edilemez.

Bu gençler, ne bir hakaretle ne de suç işleyerek, sadece insanlık adına seslerini duyurmaya çalıştı.

 Onların tek suçu, Gazze'deki zulme karşı çıkmak ve mazlumların sesi olmaktı. 

Bu gençler, pırıl pırıl, geleceği parlak bireylerdir. Ama onların suçu sadece hak ve adalet için sesini yükseltmeleriydi. 

Hangi vicdan, bu gençleri suçlu ilan edebilir? 

Hangi insan, sadece mazlumların yanında durdukları için gençleri hapse atmayı hak görebilir? 

Bu, sadece bu gençlere yapılmış bir haksızlık değil, tüm Müslümanların ve vicdan sahibi insanların susturulmaya çalışılmasıdır. 

Eğer biz bu duruma sessiz kalırsak, yalnızca bu gençlerin değil, tüm insanlığın sesi kısılmış olacaktır.

Şu bir gerçek ki, bugünün siyasi hesapları ve dünya malı, ahirette hiçbir anlam taşımayacaktır. 

Bu makamlar, bu mevkiiler, bu şan ve şöhret geçici. Ama hak, adalet ve vicdan kalıcıdır.

 Biz, bugün dünyada ne kadar güçlü olursak olalım, mazlumların yanında durmamız gerektiğini unutmamalıyız. 

Bu 9 gencin tutuklanması, aslında hepimize verilmiş bir mesajdır. Ama biz, bu mesajı iyi okumalıyız.

 Bizim kırmızı çizgimiz, dünya değil, ahirettir. Gazze, Kudüs, Arakan, Suriye, Filistin… 

Nerede bir mazlum varsa, orada bizim sesimiz olmalıdır.

Biz, Müslümanlar olarak, farklı görüşlerimiz olsa da, bu dünyadaki tüm mazlumların yanında durmalı ve sesimizi yükseltmeliyiz. 

Bu gençlerin tutuklanması, sadece Gazze’deki zulme karşı çıkanların değil, tüm mazlumların yanında durmayı isteyenlerin susturulmaya çalışılmasıdır. 

Bu gençler, vicdanlarının sesi oldular, milyonların sesi oldular. Şimdi hepimizin görevi, bu sesin susturulmasına karşı çıkmaktır.

 Müslümanlar, bir araya gelmeli, el birliğiyle bu baskılara karşı durmalıdır.

Bu 9 gencin tutuklanması, hepimiz için bir ibret olmalıdır. Bugün sessiz kalanlar, yarın bu zulmün bir parçası olacaklardır. Hangi çıkar veya korku, doğru bildiğini savunan bir genci tutuklamak kadar büyük olabilir? Hiçbir şey, vicdanın sesini bastıramaz. 

Biz, dünyevi çıkarları, geçici makamları bir kenara bırakıp, yalnızca Allah’ın rızasını gözeterek hareket etmeliyiz. 

Ve her birimiz, Gazze’nin, Kudüs’ün ve tüm mazlumların sesi olmak için harekete geçmeliyiz.

 Şimdi bir araya gelme zamanı. Müslümanlar, artık susmamalı ve her zamankinden daha güçlü bir şekilde mazlumların yanında durmalıdır.

Sorular sorular...