Bugun...


Zeki Özer

facebook-paylas
Asalet boyda değil, soydadır!
Tarih: 04-11-2021 00:03:00 Güncelleme: 04-11-2021 00:03:00


Şu bir gerçek ki, inanan insanın Müslümanlık makamında imanı demir gibi sağlam, mü’minlik makamında çelik gibi dayanıklıdır. Dindarlığın İslâm boyutundan iman derinliğine bürünmesi demirin çeliğe dönüşmesi gibi zorlu bir zanaattır.

Demirin çelik olabilmesi için, önce kıpkızıl ateşte akkor hâlinde yanması, sonra da batırıldığı buz gibi suda çıkardığı feryat sesiyle değişim geçirmesi, sonunda demirden daha sert, ama ondan daha esnek bir hâle gelmesi gerekir. Gerçek mü’min de ibadetlerle olgunlaşır, dert, ıstırap ve sıkıntılarla pişer, Allah (C.C)’nın istediği gibi kâfirlere karşı sert, dindaşlarına karşı merhametli ve esnek olur (Fetih 29). Hz Peygamber ’in (sav) tasvir ettiği gibi, dertler ve sıkıntılar karşısında çam ve dağ sediri gibi katı değil, rüzgârın önündeki ekin gibi esnek hâle gelir (Buhârî, Merdâ 1).

Doğruluk zor zanaattır, sözde özde doğru olmayı gerektirir. O sebeple sadâkat ehli olmanın ne denli fedakârlık ve feragat ahvâlini gerektirdiği şairin şu dizelerinde gayet açık bir şekilde beyan edilmektedir:

Asâlet boyda değil soyda olmalı

İncelik belde değil dilde olmalı

Doğruluk sözde değil özde olmalı

Güzellik yüzde değil yürekte olmalı

Müslümanın dünya hayatı baştan sona imtihanlarla doludur. En zorlu imtihan ise doğruluk ve doğru sözlülük imtihanıdır. Bu imtihanı başaran, sadıklar zümresine dâhil olur.

Yalan, ihanet ve nifaka karşı İslâm neden bu kadar sert bir tutum sergilemektedir? Çünkü yalandan sakınmayan insanın imanı tam olmaz. İmanı tam olmayanın da amellerinde bir hayır bulunmaz.

Yalan Müslümanın dilinde ve gündeminde olamaz. Ne gerçek hayatta ne de sanal âlemde, ne varlıklı ne de zorlu şartlarda yalana geçit verilemez. Yalan karşısında son derece titiz davranmak Müslümanın aslî karakteridir. Öyle ki espri ve şaka yoluyla da olsa yalana tevessül etmemek imanın gereğidir.

İslâm’ın hükümleri değişmez ve aslî gerçeklerdir. İnanan insan inandıklarından ödün vermeyen, İslâm’a sadâkatle bağlı mert insandır. Yalana, hileye, dolandırıcılığa ve sahtekârlığa sapacak kadar fıtratını bozamaz. İnandıktan sonra başka yollara tevessül etmenin ne denli felâketler getireceğini Rabbimiz şöyle hatırlatmaktadır: “Şüphesiz ki bu, Benim dosdoğru yolumdur; ona tâbî olun. (Diğer) yollara tâbî olmayın; (yoksa o yollar) sizi O’nun yolundan ayırır. İşte bunları, takvâ üzere olasınız diye (Rabbiniz) size emretmiştir.” (En’âm 153)

Ashâb-ı kirâmın her biri İslâm’ı anlama ve yaşama konusunda son derece hassas ve dikkatli idi. HZ Peygamber (S.A.V)’i dikkatle dinler, anlamadıkları hususları sorar, inen vahyi hayatlarına uygular, O’nu örnek alarak İslâm’ın esaslarını hayâta geçirirlerdi. İşte bunlardan biri olan Süfyân b. Abdullah (RA)’da Hz. Peygamber (SAV); “Ey Allâh’ın Resûlü! Bana İslâm’ı öylesine anlat ki onu bir daha başkasına sormaya ihtiyaç hissetmeyeyim” dediğinde Efendimiz ona şöyle cevap vermiştir: “Allâh’a inandım de ve dosdoğru ol!” (Müslim, İmân, 62)



Bu yazı 5259 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI