Hz Peygamberimiz (S.A.V.) ümmeti için en çok endişe duyduğu para, mal sevgisi olmuştur. “Ümmetimin şirke düşeceğinden değil, dünya malına bağlanacağından, düşkünlüğünden korkuyorum” diye, dile getirdiği hadis İslam dünyasını açıkça ifade etmektedir! Zengin villalar, yabancı ürün arabalar, yüz milyarlık oteller, harika düğün partileri, sayısız harem haneler, altından heykeller, ölülerimizin bile farklı şekilde toprağa gömülmesi söylediklerimizi tamamen yansıtmaktadır. Ne kadar da büyük farklılık, bir tarafta Müslümanlar şehit düşürüldüğü, katliama uğramış olduğu halde, diğer tarafta bu kadar debdebe! Aslında her anını israfız geçirmeli olduğumuz halde, maddi israfı da hayatımızdan çıkarmış olursak, biz Müslümanlar dünya ülkelerine değil, dünya ülkeleri bize ihtiyaç duymağa başlar.

Kovid salgını ile birlikte süreçten en fazla ekonomi etkilenmiş; borçlanma, bütçe açığı, işsizlik, enflasyon ciddi şekilde artmıştır. Vatandaşın, esnafın, çiftçinin, KOBİ'lerin, sanayicilerin bankalara borcu, üç katına çıkmış. Borçlar yeni borçla döndürülmeye çalışılmakta, sürekli olarak vergi afları ve yapılandırmalar bu çark dönmez köklü çözümler hükümet getirmeli. işsiz sayısı 10 milyonu aşmış, 2 bin 900 TL düzeyindeki asgari ücret, ortalama ücret haline gelmiş, milyonlarca insan aylık bin 170 TL'lik zorunlu ücretsiz izin parasına mahkum durumdadır” tablo bu! “Bu tabloda; ülke kaynaklarının verimsiz kullanılması ve israf edilmesi ve denetimsizliğin payı büyüktür. Kamudaki israf zaman zaman ülkeyi yönetenler tarafından da ifade ve itiraf edilmektedir Kamudaki lüks araç saltanatı sürmekte, bürokratlar, kaymakamlar, valiler lüks ithal araçlar almaya devam etmektedir. “Kamuda savurganlık ve israf zirve yapmış durumdayken, toplumsal yaşamda yoksulluk ve işsizlik intiharlara yol açmaktadır. Böyle bir dönemde vatandaşın önüne yine ‘acı reçete' konulmaktadır. Kamudaki savurganlık ve israfın önüne geçilmeden, zaten zor durumda olan vatandaşların omuzlarına ‘acı reçete' ile yeni yükler bindirilmesi, millete büyük haksızlık olacaktır.