Bugün herkes insan haklarından bahsediyor; evrensellikten, eşitlikten, adaletten dem vuruyor. Ancak gerçekte yaşananlar, bu söylemlerin tam aksi yönde ilerliyor. 

Dünya, insan haklarının ayaklar altına alındığı, güçlülerin zayıfları ezdiği bir savaş ve sömürü düzeni içinde debeleniyor. 

İnsan haklarını savunduğunu iddia edenlerin, aynı zamanda bu hakların en büyük ihlalcisi olması da cabası.

Peygamberimizin Evrensel Mesajı

Hz. Peygamber’in Veda Hutbesi’nde insanlığa sunduğu evrensel mesaj, bugün hâlâ tüm insanlık için rehber niteliğindedir.

 Arafat Dağı’ndan tüm dünyaya seslenerek, ırkçılığın, adaletsizliğin ve haksızlıkların son bulması gerektiğini vurgulamıştır. Onun çizdiği bu yol, insan haklarının gerçek anlamda ne olduğunu bize öğreten eşsiz bir kaynaktır. 

Eğer bugün bu mesajlar hayata geçirilmiş olsaydı, kadınlar ve çocuklar savaşların kurbanı olmaz, insanlar eşitlik ve barış içinde bir arada yaşar, sömürü ve zulüm yerini adalet ve merhamete bırakırdı.

Sahte İnsan Hakları Beyannamesi

Bugün insan haklarından en çok söz edenler, aynı zamanda bu hakların en büyük ihlalcileridir.

 Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa ülkeleri, insan hakları savunuculuğu maskesi altında en çok silah üreten, savaşı kışkırtan ve milyonlarca insanı katleden sistemlerin başını çekmektedir. 

Alan Kürdi gibi çocukların, masum insanların hayatlarına kıyanlar, aynı zamanda dünyaya insan hakları dersi vermeye kalkışmaktadır.

Bu iki yüzlü düzenin devam etmesi, insanlık adına büyük bir utançtır.

 Kalemleriyle barıştan söz ederken, silahlarıyla insanları öldüren bu düzenbazlara dur demek, Hz. Peygamber’in çağrısına kulak vermekle mümkündür.

Barışın Anahtarı: Arafat Dağı’ndaki Çağrı

Gerçek insan hakları, Hz. Peygamber’in Veda Hutbesi’nde vurguladığı ilkelerde yatmaktadır.

 Hiçbir ırk diğerinden üstün değildir. 

Tüm insanlar eşittir.

 Haklar ve adalet herkes için eşit uygulanmalıdır.

Dünya barışı, ancak bu ilkelere bağlı kalındığında mümkün olacaktır.

 Savaşlar, zulümler ve adaletsizlikler, bu ilkelerin terk edilmesinin sonucudur. 

İnsan haklarından bahs edenlerin koltuk hırsından vazgeçip, insanlığa hizmet etmeye başlamasıyla barışın tohumları yeşerecektir.

Bu yalancı düzenin maskesini düşürmek ve gerçek insan haklarını tesis etmek hepimizin görevidir. 

İnsan haklarının temel felsefesini Arafat Dağı’ndaki çağrıda bulabiliriz. Bu yolda ilerlediğimiz müddetçe, adaletin, barışın ve huzurun hüküm sürdüğü bir dünyayı inşa edebiliriz.

Veda Hutbesi, insanlığın yol haritasıdır. 

Onu anlayıp hayata geçirmek, gerçek insan haklarına kavuşmanın yegâne yoludur.