Diyarbakır’ın meseleleri, Ankara’dan gelen seslerle örtbas edilemez. 

Bu şehrin halkı çözüm sürecinin akıbetini, Devlet Bahçeli’nin çıkışlarının ve Ankara’daki patlamanın Diyarbakır’a nasıl yansıyacağını bilmek istiyor. 

Ancak yerel yöneticiler ve siyasetçiler suskun, basın ise adeta derin bir uykuya dalmış durumda. 

Peki, Diyarbakır’da neler dönüyor? 

 AK Parti, bölgede nasıl bir rota çiziyor? 

Planlanan adımlar neden halktan gizleniyor?

Son bir haftadır Diyarbakır’da eski Tarım Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in çeşitli görüşmeler yaptığı ve ziyaretlerde bulunduğu biliniyor.

 Ancak bu temaslar adeta bir sır perdesi ardında gerçekleşiyor. 

Basına bir kelime dahi yansıtılmıyor. 

Şimdi de Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Diyarbakır’a gelmiş. 

Fakat ortada ne bir bilgilendirme var ne de resmi bir program. 

Valilik ve AK Parti suskun; Cevdet Yılmaz’ın kimlerle görüşeceği, hangi toplantıları yapacağı belirsiz.

 Toplantılara kimlerin katılacağı, hangi iş insanlarının davet edildiği adeta bir sır gibi saklanıyor.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz Diyarbakır’a Diyarbakır’da oynanacak Diyarbakırspor ve Bingöl12 Spor maçını seyretmek için gelmiş yoksa türistik bir gez için mi gelmiş?

Gündem   o kadar yoğun . elbette önemli bir toplantı için gelmiş.

 AK Parti Halktan Kopuyor mu? 

AK Parti, 24 yıl boyunca halkın nabzını tutarak, onların sesine kulak vererek iktidarda kaldı.

 Ancak son dönemde bir şeyler değişti. Recep Tayyip Erdoğan halkla buluşma arzusundayken, birileri arkasından gizli kapaklı işler mi çeviriyor?

 Diyarbakır’da düzenlenen kapalı toplantılar, gizli görüşmeler ve halkın dışlandığı süreçler AK Parti’nin halkla olan bağını zayıflatıyor mu?

 Halktan kopuk bir siyasetle başarıya ulaşmak mümkün mü?

 AK Parti, halkın gözünde giderek daha da uzaklaşıyor, halkla arasına mesafe mi koyuyor?

Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliği sayesinde Türkiye, kaostan uzak kaldı. Ancak son dönemde birileri, Erdoğan’ı yalnızlığa itiyor, halkla arasına set mi çekiyor?

Oysa bölge halkı, AK Parti teşkilatlarına değil, Erdoğan’a güveniyor. 

AK Parti’nin başarısının sırrı, halkla kurulan bu doğrudan ve samimi bağdır. 

Bu bağ koparsa, hem AK Parti hem de Türkiye kaybeder.

 Şeffaflık ve Hesap Verebilirlik Nerede? 

Diyarbakır’a Cumhurbaşkanı Yardımcısı geliyor, ancak halkın bundan haberi yok.

 Toplantılar, adeta gizli bir kulübün üyeleri arasında kapalı kapılar ardında yapılıyor. 

Neden halka açık bir program düzenlenmiyor?

 Niçin şeffaf bir bilgilendirme yapılmıyor?

 Bu yaklaşım halkı devletten soğutuyor, güven duygusunu zedeliyor. 

Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri olan “güvensizlik” duygusunu derinleştiriyor mu, manzara?

Recep Tayyip Erdoğan’ın siyaset anlayışı halka dönük, halkın sorunlarını dinleyen, onlara çözüm sunan bir yaklaşımdır.

 Bugün ise Diyarbakır’da bu anlayışın tam tersi bir durum yaşanıyor gibi.

Sanki yöneticiler, “Kendin çal, kendin oyna” mantığıyla hareket ediyor.

 Oysa bu tür yaklaşımlar, halkın umudunu tüketmekten başka bir işe yaramaz. Memlekete yazıktır, Türkiye’ye yazıktır.

 Diyarbakır Halkının Güveni Yeniden Kazanılmalı 

Diyarbakır halkı, bu topraklarda neyin ne olduğunu gayet iyi biliyor.

 Onları kandırmak, sürecin dışında bırakmak kimseye fayda sağlamaz.

 Cumhurbaşkanı Yardımcısı’nın gelişi, bölgedeki sorunlara bir çözüm arayışı olabilir.

 Ancak bu ziyaret, halktan gizli yürütülen kapalı görüşmelerle geçiştirilirse, güven erozyonu daha da derinleşecektir. 

Şimdi, AK Parti’nin ve Diyarbakır’daki yöneticilerin halkın karşısına çıkıp hesap verme, halkın sorularına cevap verme zamanıdır.

Recep Tayyip Erdoğan’ın başarısı, halkla kurduğu bağda yatmaktadır. Bu bağ zayıfladığında, yalnızca AK Parti değil, Türkiye de kaybeder.

 Kapalı kapılar ardında kimi senayolar sona ermeli, halk sürecin bir parçası haline getirilmelidir. 

Erdoğan’ın siyaset felsefesi halkla iç içe, halkın dertleriyle dertlenen bir anlayış üzerine kuruludur. 

Bu anlayışı terk edenler, hem Erdoğan’a hem de Türkiye’ye en büyük kötülüğü yapmış olurlar.

Diyarbakır’da halkın bilgilendirildiği, sorunlarına çözüm arandığı şeffaf bir sürece ihtiyaç vardır. 

Halkın güvenini yeniden kazanmak, gizli toplantılarla değil, açık ve hesap verebilir bir yönetimle mümkün olacaktır.