Yıllardır seçim kazanamayan CHP ne oldu da bu seçimi kazandı?

Yahu CHP parti değil mi?

Her parti iktidar olmak için kurulmaz mı?

Kendisini bulunmaz Hint kumaşı bilirseniz, bu sonuç kaçınılmaz değil mi?

Burada pek çok gerekçe sayılabilir, çoğu da doğru olur.

 Ama bence daha anlamlı soru " 22 yıldır seçim kaybetmeyen AKP ne oldu da bu seçimi kaybetti? sorusudur.

Hemen her yerde “Seçmen mesaj verdi” ile biten yorumlarını görüyoruz.

Anlayamadığımız bir şey var: Daha bir yıl önce yapılan genel seçimlerde mesaj vermeyen seçmen, ne oldu da bir yıl içinde mesaj vermeye niyetlendi?

AK Parti'nin yerel seçimi kaybetmesiyle ilgili bazı nedenler sıralanabilir.

Enflasyonun yüksekliği ve hayat pahalılığı, gelir dağılımının iyice bozulmasına ve orta sınıfın çökmesine yol açtı.

Ekonomik koşulların giderek bozulması seçmenin desteğini çekmesi sonucunu getirdi.

Boş tencerenin deviremeyeceği iktidar yoktur tezi, Süleyman Demirel'e ait.

Başkanlık sisteminin tek adam rejimi haline gelmesiyle tek kişinin yanlış kararlarının düzeltilmesi imkânı kayboldu.

 Oysa sistem değişikliğine gidilirken tam tersi vaat edilmişti.

Giderek artan yolsuzluklar, kamu kesimindeki israf seçmeni iktidara bir ders vermeye yöneltti.

CHP, çok iyi çalıştı, doğru adaylar çıkardı, yaklaşımlarını iyi anlattı ve seçimi kazandı.

AK Parti ittifak kurduğu MHP ile rakip olarak kimi şehirlerde kapıştı. CHP, aldıkları oyların toplamının yarısından fazlasıyla belediyelerin bir kısmını aldı.

AK Parti,  seçim propagandaları sırasında kendilerine oy vermeyenlere hizmet getirilmeyeceğini vurgulayarak insanları bir anlamda aba altından sopa gösterdi.

 Vatandaş bunu tehdit olarak algıladı.

Seçimde oy kullananların yarısından biraz fazlası emekli ve ücret geliri elde eden kişilerden oluşmuyor mu?

On bin TL ile, günde 10 Dolar karşılığıyla bu ülkede kim geçinebilir, emekli bazında?

Asgarî ücretle kim ay sonunu getirebilir, evi kira olmasa da?

İktidar, özellikle son bir yılda giderek artan hayat pahalılığı karşısında durumu hızla bozulan bu kesimin sorunlarına çözüm getiremiyor.

 Ne enflasyonu düşürebiliyor ne de hayat pahalılığını giderecek kadar ücret artışı yapabiliyor.

 Çünkü artan kamu kesimi israfı ve çeşitli yanlış politikalar sonucu bütçe artık yönetilemez

 duruma gelmiş bulunuyor.

Beş kişilik bir âile, ayda bir çoluk-çocuk, dışarda yemek yiyemiyorsa, yılda bir hafta bir-iki şehirdeki yakınlarını ziyaret edemiyorsa ne demeli?

On bin, Yirmi bin ne alım değerine sahip?

Yarın ya da öbür gün 500 TL kapıda.

Sıfırları sayarsak, 500.000.000 / Beşyüz milyon.

Beşyüz milyon ile bir kilo et alınabiliyor.

Adam, 500 Dolar ile evinin bir aylık mutfak masrafını karşılarken biz 500 TL ile öğle arası iki kişilik yemek yiyemiyoruz,

Faizin %60'a tırmandığı ortamda bankalar, vadeli hesaba %50 üzeri faiz vermeye başlarken...

Allâh, sonumuzu hayr etsin.

Belediyeler mi?

Kim alırsa alsın, sonuç değişmez.

Önce de herkes birbirine " Başkan" derdi, dün de " Başkan" derdi, bu gün de " Başkanım." demeye başladı.

Ülkenin gelir kaynakları, belediyelerin kara deliğinde kaybolup duruyor, her zaman olduğu gibi.

Duyumlar bu minvalde.

Particilik, vatandaşı 2 kampa böldü.

Üçüncü kamp, Devlet Başkanlığı Sistemi'nde yok.

Ya bizdensin ya değilsin.

Biz ortada duranların, yanlışı ve doğruyu belirtenlerin var mı, günahı?

Bunu anlamayan her iki  kesime sorsanız, demokrasi oyununun figüranları, size yasaları işaret edecektir.

Keşke yerel yönetimlerde, muhtarlıklarda % 50+1 olsa...

Bu gerçekleşse siz görün curcunayı, şamatayı...

Yerel seçimler sonrası da kimsenin Gazze diye bir derdi yok, farkında mısınız?

Dün, hutbede Gazze için dua vardı,  akşam televizyonlarda okunan mevlitler...

Ya Rabbi, bu siyasetçi adı altında senin kullarının yaptığından incinen, kahrolan, açlıkla imtihan edilmek istenen, esarette bile yaşama hakkı tanınmayan, dünyanın neresinde olursa olsun, mazlûm insanına çıkış kapısı aç ve demokrasi tuzaklarından bizi koru!...