Bugun...


Zeki Özer

facebook-paylas
Sıkıntı ve keder yurdu; Dünya!
Tarih: 22-01-2021 00:03:00 Güncelleme: 22-01-2021 00:03:00


Gerçek anlamda ibret gözüyle bakıldığında dünyanın sıkıntı ve kederlerle dolu olduğu görülecektir. Sevgiler, ayrılıklar, ölümler, yıkımlar, felaketler hep insanı üzen şeylerdir.

Diğer bir ifade ile dünyada insanı mutlu edecek beklentiler bir serap mesabesindedir. Bu dünyada binaları ne kadar yüksek ve güzel olsa da sonu haraptır. Bu itibarla insanın arzu ve isteklerinin peşine koşuşu da aslında onun için bir yok oluştur.

İslam tarihi incelendiğinde insanların en değerlileri ve önderleri olan peygamberlerin de sıkıntı ve felaketlerle karşı karşıya kaldıklarını görmekteyiz. Nitekim Âdem (A.S) dünyadan ayrılıncaya kadar sıkıntı ve kederlerle uğraştı.

Nuh (A.S) dokuz yüz elli yıl kavmini İslam’a çağırdı; fakat kavminden çok az insan iman etti. İbrahim (A.S.)’in, toplumu tevhid inancına kanalize etmeye çabaladığı bir süreçte ateşe atılmaya maruz kalması, daha sonra oğlunu kurban etmekle emrolunması, bir imtihan ve sıkıntıdır. Aynı şekilde Yakup (A.S)’un ağlamaktan gözlerini kaybetmesi, Musa (A.S)’ın Fıravun ve kavmiyle giriştiği mücadelede çektiği sıkıntılar, İsa (A.S)’ın fakirlik içerisinde zor bir hayat sürdürmesi, Hz. Muhammed (A.S)’in yine fakirliğe sabredip yurdundan çıkarılması ve sevdiklerinden ayrılması dünyadaki sıkıntı yumaklarının bir tezahürüdür.

İnsanoğlu, ülkeleri yıkan, malı, canı yok eden kasırga, deprem, su taşkınları ve benzeri doğal afetler karşısında çaresiz kalıyor ve kendi kedine çeşitli sorular soruyor, bunlara cevap bulamayınca da karamsarlığa ümitsizliğe ve hatta intihara kadar gidebiliyor.

Kur’ân bir çok soruya cevap verdiği gibi bunlara da cevap veriyor ve diyor ki; “şirk, zulüm ve isyan içerisinde olup Allah’ın haram kıldığı günahlarda ısrar eden toplumlar er geç müstahak oldukları cezaya çarptırılacaklardır;”

Yine başka bir ayete Allah(C.C) bu konuda öğüt almamız için şöyle buyurmakta;

"Bunlar, o memleketlerin haberlerinden bazılarıdır. Onları sana anlatıyoruz. Onlardan ayakta duranlar da var, yıkılıp gidenler de. Biz onlara zulmetmedik. Fakat onlar kendilerine zulmettiler...”

Ayetlerde açık bir şekilde önceki peygamberlere isyan eden toplumların helak olduğunu, köklerinden yok olduklarını, bunun sebebinin de zulüm olduğunu beyan etmektedir.

Ancak bizim, Kur’ân’da yer alan diğer ümmetlerin başlarına gelen felaketlerden ders çıkarmamız mümkündür. İnsanoğlu geçmiş ümmetlerin kuranda zikir edilen olayları Kur’ân bağlamında değerlendirirsek kıssalarda yer alan tarihi olguları görmezlikten gelmemiz mümkün değildir. Bireyin ve toplumun ıslahı açısından Ad, Semûd, Salih, Lût, Nûh ve benzeri peygamberlerin kavimlerinin helak sebepleri üzerinde gereği gibi durulmamaktadır. Hâlbuki Kur'ân "…İnkâr edenlere de bu akibetin benzerleri vardır" , "Bunlar zalimlerden uzak değildir" diyerek hem o dönemdeki müşrikleri uyarmakta ve hem de daha sonraki insanların bunlardan ders çıkarmasını öğütlemektedi.



Bu yazı 5583 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI