Darbeler,  demokrasinin kara lekesi.

Bugün 12 Eylül  1980'da yapılan darbenin yıl dönümü.

Darbenin üzerinde 43 yıl geçmesine rağmen  tarih sayfalarında temiz bir künye bırakmadı.

Hangi darbe sevinçle karşılanır, darbeciler rahmetle anılır?

Karanlık izleri ve acıları ilk gün gibi tazeliğini koruyor.

1980 darbesinin izlerini taşıyan anaysa ile halen idare ediliyoruz.

 Eğer siyasi partiler gerçekten demokrasiye inanmış olsaydılar çoktan bu anayasayı değiştirecektilerdi.

Yeni  sivil bir anayasa yapacaklardı.

Demek ki olmuyor, istenmiyor.

Batı, kendi temelleri üzerinde buyurganlığını sürdürüyor.

1980 darbesinde yaşanan insan hakları ihlalleri,i damlar, kötü muameleler,  işkenceler...

 O dönemin mimarları nerede?

Sağ olan 32 yıl sonra  hakim karşısına çıkarılarak yargılansa ne oldu?

 Kendi yaptıkları anayasası ile yargılandı, darbeciler.

 Türkiye'de halen o anaysa yürürklükte.

 Darbeciler öldüğü için dava  düştü.

Düştü düşmesine de anayasaları düşmedi.

Komik bir tiyatro sahnesi...

Şakşakçılar halen mevcut.

Arada bir savunanlar, " Buradayım" diyor.

Halkın gözünü boyatma,  darbelere karşı olduğunu gösterme sembolik bir yargılama....

Olsa olsa her döneme damgasını vuran ve seçim malzemesine dönüşen durum.

Kim memnundu, bu darbeden?

" Bizim çocuklar " falan demişlerdi, birileri.

On senede bir darbe olmazsa fabrika ayarları arızalı olur, sistemin.

Bu sistemin adı ne?

İsmi var, kendisi yok.

Yaptıkları ortada, adını herkes bilir de söylemez..

28 Şubat'ta yapılan darbe neyin nesiydi, fesiydi?

Bu darbe seviciliğınin dünyanın hiçbir yerinde emsali yok.

Bugün tüm siyasi partiler yuvarlak sözler sarf ederek ekran karşısına çıkacak.

Darbelere karşı olduğunu dile getirecek.

Bu da tiyatronun bir parçası...

Gerçekten samimi iseniz işte meclis ve yeni yasama dönemi ve cumhuriyetin ikinci yüz yılına yakışacak zamanda bir anayasa oluşturun.

Yok, değerli okur, yok.

Alan da memnun satan da.

Bu 12 Eylül Mirası kolay kolay terk edilmez, enkazı bile değerli.

Hem kaç Eylül geçti, aradan?

Temmuz'daki hesaplaşma da on yıllık durumun tamamlanmamış hali değil miydi?

Ve's-Selâm!...