Ramazan ayı huzurun, barışın ve bereketin ayı diyoruz. 

Bu Ramazan’da ne huzur kaldı ne barış ne de bereket… 

Dünyanın dört bir yanında zulüm sürerken, zalimler zulümlerini icra etmek için adeta Ramazan ayını bekliyor. 

İslam ümmetinin toprakları ne zaman bu zulümden temizlenecek? Müslümanlar ne zaman zalimlerin pençesinden kurtulacak?

Ramazan bolluğun ve bereketin ayıdır,  Türkiye’de ne bolluk var ne bereket… 

Özellikle emekliler, bu ayı nasıl geçireceklerini kara kara düşünüyor. 

Bayram ikramiyesi olarak verilen 3000 TL ile kim, nasıl bayram edecek? Oysa meclis, milletin sorunlarını çözmek için var.

 Bugün baktığımızda mecliste "benim hırsızım, senin hırsızın" kavgası yaşanıyor. 

Adalet, güven ve hakkaniyet kalmadığında, halkın sisteme olan inancı da sarsılıyor.

Uzun yıllar iktidarda kalanlar, iktidarı bırakmamak için her türlü yolu dener. 

Sadece Türkiye’de değil, dünyanın her yerinde böyledir. Halk, neye layıksa onunla yönetilir derler. Ama gerçekten öyle mi?

 Yönetici sınıfı, halktan kopuk bir hayat sürerken, millet geçim derdinde kıvranıyor.

Ramazan’a beş gün kaldı. Her yerde lüks iftar sofraları kuruluyor. Peki, bu sofralar neyin nesi?

 İftara davet edenlerin çoğunun ihtiyacı yok.

 Peki, bu israf neyin nesi?

 Dünyanın dört bir yanında mazlum Müslümanlar açlıkla, zulümle, ölümle sınanırken, biz gerçekten Ramazan’ın ruhunu anlayabiliyor muyuz?

Filistin’de, Suriye’de, dünyanın dört bir yanında kardeşlerimiz açlık ve zulüm içinde. 

Biz iftar sofralarında bir an olsun onları düşünüyor muyuz? Ramazan sadece yemek yemek ve iftar vermek değildir. 

Ramazan, paylaşmak, adalet ve merhamet demektir.