Toplumu birbirine kenetleyecek Dili kullanmak varken, ayrıştırıcı bir dil kullanana sormak istiyorum; Amacınız ne, kime hizmet ediyorsunuz, bu dili kullanarak birilerine hizmet ettiğinizin farkında değil misiniz?

Geriye baktığımız son altı yıldır kullanılan dil ve üslup barış dili değildir.

Bu dili kullanan isimlerin önünde kocaman unvanlar var zikir etmeye gerek yok. Hele devleti aliyi yönetenlerin kullanacağı dil ve üslup çok daha önemli, dikkat edilmesi gereken bam telidir.

Bugün İzmir'de HDP il binasına yapılan saldırı günü birlik bireysel anlamda tasarlanmış bir olay gibi gözükmüyor. Bunun zemini son altı yılda hazırlanmış. Ne kadar kınasanız da fayda yok, ölen insanı geriye getiremezsiniz.

HDP İzmir il binasına yapılan saldırı tüm insanlığa, Türkiye’nin demokrasisine, geleceğine yapılmış saldırı olarak kabul etmek gerekir. HDP, sadece Kürtlerden oy almıyor herkesten oy alıyor. Altı yıl sabaha akşam her yerde ayrıştırıcı, ötekileştirici ve nefret dolu bir dil kullanırsanız olacak olan bu olur.

Ötekileştirdiğiniz birileri için ağıza alınmayacak sözler sarf ederseniz sonucu bir insanın hayatına mal olur.

İman ettiğimiz din yani İslam'ın kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim ayetinde; "Kim, bir cana karşılık olmaksızın veya yeryüzünde bozgunculuk yapmamış birini öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibidir.’’ Der. Oooh oooh demez.

Siyasi liderler sarf ettiği sözleri seçerek sarf etmeli.

Cumhurbaşkanı bu işe öncülük yapmalı, tüm siyasi liderlerin de bundan sonra kullanacağı dil ve üsluba dikkat etmeleri gerekiyor.

Cumhurbaşkanı Antalya konuşmasında halen birileri için zillet ittifakı tabirini kullanıyor. Henüz HDP İzmir saldırısı ve cinayetin üzerinden bir hafta geçmemiş, toplum cumhurbaşkanın yaptığını doğru alığılar ve ona güre pozisyon alır ne kadar kınarsan kına millet ittifakına oy veren kesim kendini öteki olarak görmeye başlar bu dil kuşatıcı bir şemsiye dili değildir.

Sadece parti liderleri ve üyeleri zillet etiketiyle etiketlenmez, oy veren milyonlar, herkes zillet tarafı olmuş olmaz mı?

İşin teknik ve güvenlik boyutu ayrı muamma, olayın cereyan ettiği İzmir il binası önünde 24 saat aralıksız onlarca polis ve kolluk kuvveti binayı gözetim altında tutuyor, tabir yerindeyse kuş bile uçurtulmuyor, fakat gel gör ki gündüz vakti elinde uzun namlulu silahla binaya biri girecek ve cinayet işleyecek kapıda duran güvenlik güçlerinde çıkışta durup onu gözaltına alacak.

Her ne kadar olay bir genç kızın canına mal olmuş olsa da asıl olan, sıkılan o kurşunlar ülkenin demokrasisine, geleceğine ve hukuka sıkılmıştır.

Olayın tüm yönleri ile aydınlatılması ülkenin gelecek aydın günlerini karanlıkta kalma ihtimalinden kurtaracaktır. Aksi, bu ülke Mumla önünü görmeye çalışacağı, karanlık günlere merhaba demek zorunda kalacağı günlere dönmek istemiyor artık.